Günümüzde gençlerin din anlayışı üzerinde ısrarla duruluyor, duruldukça gençler savruluyor, çünkü bu duranlar gençlerin üzerinde tepiniyor, onları yok sayıyor, seslerini duymuyor. Burada soru ortada aslında! Bu kadar din öğretimi yapıldığı halde niçin [istenilen!] dindarlaşmaya dair bir gelişme yok?
Aslında günümüz şartlarına bakıldığında Türk Halkı'nın dindarlığının devamlılığı isteniyorsa, bu iki şekilde gerçekleşebilir. İlk olarak halk nezdinde geleneksel Türk Dindarlığını muhafaza edersiniz ki bu Yunus Emre'ler, Hoca Ahmed Yesevi'ler üzerinden Türk Dindarlığı adıyla toplumumuzun tüm kesimlerinde muteberdir ve kabul görür. İkinci olarak da akademik sisteme girmiş, modern yaşamla iç içe, kadın-erkek olarak hayatın her yerinde birlikte var olan, yeni bir aile ve toplumsal anlayış geliştiren yeni nesil içinse bilimin merkeze alındığı İslam filozoflarının bakış açısı merkeze alınarak yapılacak bir eğitim ortaya koyarsınız.
Şu anda dindarlaştırmanın umulduğu sistem ise ne geleneksel Türk Dindarlığına ne de Akademik bakışa sahip İslam Felsefesi anlayışına dayanmadığı için toplumun savrulduğunu görüyoruz. Bu sistemin sonunda insanımızın bir kısmı radikalleşip Orta Doğu'nun Bedevi yaklaşımlarına meyledecek, bir kısmı da dinden uzaklaşarak Deizm ve Ateizm gibi yaklaşım biçimlerine yönelecektir. Bunu göremeyenler hatta tecrübelerle ortaya çıktığı halde sorunun nereden kaynaklandığını anlamayanlar toplumu bu son iki unsura hızla sürüklüyorlar...
Aygün Akyol