oyy saat gecenin dördü. kalemi elime almak iyi gelecek herhalde. zifiri gecenin soğuğu çivi gibi saplanmakta vücuduma. bahar gitti nasıl olsa okşamıyor artık tenimi bir akdeniz rüzgarı. ne çiçeklerden bir eser ne de rüzgarın o yumuşak uğultusu. aksine beton soğuktan çatlamakta, rüzgar ise fırtına asabiyetinde sanki alıp götürecek her şeyi.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik
Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.
Akıl taşıyan bir varlığın tutkusal olarak uyarılmış istencinde, bu varlığın kendiliğinden tanıdığı maksimlerle pratik yasalar arasında çatışma olabilir.