Karşımda yokluğun alev gözleri Zindanlar içinde zavallı ruhum Mükâfat mı, bana şu kan gölleri Yoksa işkence mi, avutulduğum Karşımda yokluğun alev gözleri Bana diş biliyor yıllardan beri
Dilene dilene eğilmiş belim Yüzüm kaktüs yaprağına benzemiş Bilmiyorum, neden böyle tembelim Kim bana 'çalışma, yaşarsın' demiş Dilene dilene eğilmiş belim Artık görmüyorum, sağırım, kelim
Acaba çıkar mı yollarım düze Yoksa yokuşlar mı öldürür beni Birgün kavuşursam belki, gündüze Talih bir defacık güldürür beni Acaba çıkar mı yollarım düze Sonsuzluğa, mutluluğa, denize
"Kucaklayacak insana sahipseniz ve bunun farkındaysanız sarılın ona. Doyasıya değil, doymamayı isteyerek... Lütfen doymayın sarılmanın lezzetine. Kimbilir belki de birgün
birine sarılmak istersiniz; özümseyerek, ağlayarak, özleyerek...
İnsanın birilerini özlemesini anlar ve bir an önce gidip
bulmalarını öneririz. Ya insan sarılmaya özlem duyuyorsa.
Yanağına bir öpücük kondurmak için insan aramaya başladıysanız vazgeçin bundan. Öpülecek yanak aramaya başlamanız, yapayalnız olduğunuzu idrak etmeniz demektir. Bu idrak kime ne getirir ki?"
Bu kitap hakkında çok şey söylenilebilir. Normalde daha kısa sürede bitirebilecekken sırf olayları okumaya korktuğum, üzülmekten kaçtığım için her seferinde uzattım bitirmeyi ... Ama nihayetinde her şeyin bir sonu vardır, hem bu sonu görmek istediğim için hem de kitabın akıcılığından dolayı artık bitirmek istedim. Daha önce okumuştum bu kitabı
Sen içimde sessiz bir inzivaya çekildin,
Seni sana bir defa sordum!
Senin son bakışlarını,
Beni susturdu...
Anladım ki!
Karşılıksız da olsa,
Seni sevmek güzel bir şeydir.
Seni hiç kimseye anlatamadım;
Duygusal olan kalbimin şiirsel ritmi,
Seni kaleme döktürdü,
Belki birgün okursun,
Ya da okumasın,
Ama bu senin inzivaya çekilmiş hali;
Ben de hep suskun kaldı.
Ben senin merhametsizliğin inzivasın çekiyorum...
Sen ben de hiç kalmadın,
Ama ben seni kendime bıraktım,
Sol yanımı sızlasanda,
Gözyaşlarım hep uzaklarda sel oldu,
Belki karşılığı olmayan bir şiirde seni anlatmak istedim,
Ya da sen buna hiç değmezdin,
Ama kalbime hâkim olamadım;
Nice seven sevdiğine kavuşmadı...
Galiba bu kervanın son yolcusu bir de ben oldum,
Olsun!
Hayat hep sonla mutlu olacak diye bir şey yok.
Afrikanin yoksul bir köyünde,
Yaşayan bir çocuk gibiyim.
Açlık, susuzluk..
Kuyudan içtiğim çamurlu su gibisin,
Bir yanım muhtaç, bir yanım ölüm.
Seni avuçlarımda denizlere bırakırım'da
Yok olacağından korkarım..
Çaresizlikler arasında yüzüyorum.
Seni sevgimle boğarımda ölen ben olurum..
Çağırın akbabaları Leşimle doysunlar..
Zalim yar Belki Birgün çıka gelirim rüyalarına,
Bir gül bırakırım saçlarının arasına,
Bir tel saçın karşılığında,
Birde sarılırım sana kokun sarsın tüm bedenimi,
Cehennemin alevinde yanmaz olurum.
Bir tel saçını cennette ağaç diye diker, Gölgesinde ellerimde çiçeklerle seni beklerim.
İlkokul çocuklarının sesleri, yoğurt satan bir
gurbetçinin sesi; insan sesleri.
Sanki başka güzel dünyaların güzel sesleri.
Bu çirkinliklerin yanıbaşında bu güzelliklerin ne işi var. Yan yana, iç içe iki ayrı dünya.
Hangisi gerçek olan? İkisi de belki. Dünyanın iki aynı yüzü belki. Bir yanı ışıklı bir yanı karanlıklar içinde.
Bir yüzünde güneşli aydınlıklar, bir yüzünde karanlıklar, geceler.
Sen gecenin içindesin, karanlıklara boğulmuşsun. Birgün o aydınlıklara çıkabilecek misin?
Geceleri gündüzlere çevirmek, çok mu uzak bir umut?
Yoğurtçunun sesi çok uzaklarda sönüp sönüp parlıyor, eriyor, tükeniyor.
Sayfa 84 - Can Yayınları 15. Baskı 1992Kitabı okudu
Birgün duyarsızlaşan benliğimiz yüzünden dehşete düşeceğiz. Ve o zaman da hiçbir adımın geri dönüşü olmayacak. O zaman da ya çamuru başımızdan aşağı dökeceğiz ya da başkalarına atacağız fakat bunun da hiçbir önemi olmayacak. Hepimiz bu kirli düzene tanıklık ettiğimiz için de bir parçası olduğumuz insanlıktan tiksineceğiz. Alınan bütün ahların aynalara çarpa çarpa birbiriyle yüzleştiğini er geç göreceğiz de belki. Bizleri de belkilerle geveleten bu yaşamın bize sunacağı pek vakti de olmayacak bunlar için belki. Vicdanla sürülüp zamanla öğütülmüş olarak, anlamadan ve anlaşılmadan; her şeyi, herkesi geride bırakıp gideceğiz buralardan. O âna kadar sesini kısmaya çalışacağız duymak istemediklerimizin, söylemek istediklerimize karşın dikenler alacağız ağzımıza kendimizi susturmak için veya söyleyecek hiçbir düşüncemiz olamayacak, susturulmaya boyun eğdiğimiz gibi anlamak da istemeyeceğiz bu cümleleri çünkü daha kolay gelecek böylesi. Ezbere yaşamaya da devam edeceğiz kum saatinin son zerreleri de yollarını kat edene kadar. Başka başka hayatlarda kendini tekrar edecek bunlar, kum saatini çevirecek birileri olacak elbet. Ve hiç kimse de kumların yerini yadırgamayacak.
Ne mutlu ki hiç aşık olmadım.
Diğer dertler aşkın önüne geçti hep
Hiç aşk acısı da çekmedim.
Aşka aşığım, aşkın kutsallığına seviyorum.
Ve birgün aşk bulursa beni.
Tüm gücümle sarilacağim.
Belki bir gün güzel bir aşk bulur
Zaman ondan bekletiyordur.
Lüzumsuz aydınlık günlere inat
Bir müddet karanlıkta kalmak daha iyi
Aydınlık daha güçlü gelir birdahakine belki...
Birgün gözlerin,
Gözlerime rastlarsa,
O gözlerin bende çevirme,
Sana ilk günkü gibi o gözlerine bakmak isterim,
Belki ömrüm bir daha yetmez ki seni ikinci defa göreyim...
Ne çok zaman geçti arada,
Seni unutmuştum sandım;
Sevgilime İftira
Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar beni
bir yanımı kara çıbanlara saldılar,ıslak
bir yanım hiç ayrılmamıştır,gümeçlerde saklıdır
ondan ki nefret içinde omzunu okşuyorum
ama bana şimdi gerçekten zor gelen şey
bir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamak
sözlerimi etime bastırıyorum
içimde çalılıkları yaran bir