Hiç böyle tokam olmamıştı. Sana nasıl teşekkür edebilirim?”
Emine gözlerime baktı.
“Beni öpesen örtmenim, evine gidince unutmayasan...”
Saçlarının kalıp sabunu kokusunu içime çekip öptüm Emine’yi.
Biraz mahcup yüzüme baktı.
“Örtmenim” dedi, “size bir şey diyecem. Bugün defterlere bakacaksınız ya... Kaplamamızı söylemiştiniz. Ben üçünü kaplayabildim. Elime para geçince kap kâğıdı alıp öbürlerini de kaplayacağım...”
Öylece kalakaldım. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğu... “Elime para geçince...” Onun yaşındaki bir öğrencinin göstereceği mazeretler belliydi: Unuttum, babam kap almadı, yarın kaplayacağım vs... Emine’nin cümlesi kendi sorumluluğunu bizzat kendisinin taşıdığını gösteriyordu. Ailesi köyde yaşadığı için, dedesiyle birlikte kalıyor, her işini kendi görüyordu. Defterlerinden yalnızca Emine sorumluydu. Ve biliyordum ki, dediğini yapacak, kimseden bir şey beklemeksizin eline geçen ilk parayla defterlerini kaplayacaktı. Bana toka almaya kalkmasaydı bu işi halledebilirdi, ama o böylesini tercih etmişti.