Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Biricik sevgilim, bu benim vasiyetimdir. Başka maddi var- lıklar için yapılıyor da, neden kalbin hazineleri için de vasiyet hazırlanmasın? Aşkım benim bütün varlığım değil mi? Burada sadece aşkımla ilgitenrnek istiyorum: O senin Clemence'ının yegane hazinesi oldu, ölürken de sana bırakacağı tek şey. Jules, hala seviliyorum, mutlu
Bu gözaltı nedeniyle gazetenin 23 ve 30 Aralık 1947 tarihlerinde çıkması gereken sayıları Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'in emniyet gözetiminde olması ve polisin de matbaaları baskı altına alması yüzünden çıkarılamadı. Bu süre içinde emniyette karşılaştığı olayları Aziz Nesin şöyle anlatıyor: ...Ahmet Demir, odasına girer girmez, sen misin Aziz
Reklam
Bugünden itibaren gerekçe aramak yerine çaba harcayın. Birisine işlerin niçin yanlış gitiğini açıklamaya zaman ayırmak yerine, zamanı yanlışı doğru yapmaya harcayın. Bir keresinde bu fikri gündeme getirdiğimde, katılımcılardan biri pişmanlıkla güldü: “Bunu geçen Cuma biliyor olmayı ne kadar isterdim” dedi, “Akşam işten sonra eşimi alıp yemeğe götürecektim. Büromdan zamanlı ayrıldım, ama trafik o kadar yoğundu ki yol her zamankinin üç misli zaman aldı. Kapısında beklemekte olduğu binaya yaklaştığımda, daha iki blok öteden sinirli bir şekilde kaldırımı arşınlamakta olduğunu gördüm. Dokunsan patlayacak gibiydi. “Önünde durduğumda, hızla kapıyı açıp bağırdı: ‘Nerede kaldın? Beş buçukta burada olman gerekmiyor muydu?’ “Ne diyeceğimi şaşırmıştım, onun için açıklamaya çalıştım. ‘Kabahat bende değil. Trafiğe takılıp kaldım.’ “Hemen karşı hücuma geçti: ‘Bunu ben nereden bileyim? Unuttun ya da başına bir şey geldi sandım, sıkıntıdan deliye döndüm.’ “Beni suçlamasının doğru olmadığını söyledim. Yol boyunca tartıştık durduk. Sonunda tepem attı ve yemeğe gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. Aramızdaki anlaşmazlık hoşça geçireceğimizi umduğumuz bir akşamı berbat etmişti. Şimdi görüyorum ki, eğer KÖH Treni yöntemini uygulayabilseymişim bu talihsiz olayı kolayca önleyebilirmişim. ‘Haklısın, karıcığım’ demeliydim kendisine, ‘Beş buçukta burada olmam gerekiyordu, seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Bir kaza yüzünden bütün yol kilitlenmişti. Bundan böyle seni alacağım zaman, trafik yoğun olsa bile zamanında yetişmek için daha erken yol çıkacağım.’ ”
Bugünden itibaren gerekçe aramak yerine çaba harcayın. Birisine işlerin niçin yanlış gitiğini açıklamaya zaman ayırmak yerine, zamanı yanlışı doğru yapmaya harcayın. Bir keresinde bu fikri gündeme getirdiğimde, katılımcılardan biri pişmanlıkla güldü: “Bunu geçen Cuma biliyor olmayı ne kadar isterdim” dedi, “Akşam işten sonra eşimi alıp yemeğe götürecektim. Büromdan zamanlı ayrıldım, ama trafik o kadar yoğundu ki yol her zamankinin üç misli zaman aldı. Kapısında beklemekte olduğu binaya yaklaştığımda, daha iki blok öteden sinirli bir şekilde kaldırımı arşınlamakta olduğunu gördüm. Dokunsan patlayacak gibiydi. “Önünde durduğumda, hızla kapıyı açıp bağırdı: ‘Nerede kaldın? Beş buçukta burada olman gerekmiyor muydu?’ “Ne diyeceğimi şaşırmıştım, onun için açıklamaya çalıştım. ‘Kabahat bende değil. Trafiğe takılıp kaldım.’ “Hemen karşı hücuma geçti: ‘Bunu ben nereden bileyim? Unuttun ya da başına bir şey geldi sandım, sıkıntıdan deliye döndüm.’ “Beni suçlamasının doğru olmadığını söyledim. Yol boyunca tartıştık durduk. Sonunda tepem attı ve yemeğe gitmekten vazgeçtiğimi söyledim. Aramızdaki anlaşmazlık hoşça geçireceğimizi umduğumuz bir akşamı berbat etmişti. Şimdi görüyorum ki, eğer KÖH Treni yöntemini uygulayabilseymişim bu talihsiz olayı kolayca önleyebilirmişim. ‘Haklısın, karıcığım’ demeliydim kendisine, ‘Beş buçukta burada olmam gerekiyordu, seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Bir kaza yüzünden bütün yol kilitlenmişti. Bundan böyle seni alacağım zaman, trafik yoğun olsa bile zamanında yetişmek için daha erken yol çıkacağım.’ ”
Bana böyle yapma. Sen de kalbini orada bırakma. O kapının üstüne art arda kilit vurma, yakma o bahçeyi. Beni kovma bu evden. İçindeki pencereyi aç, çiçeklerini sula. Canım, bu günler de geçer. Bu aylar, bu mevsimler, her şey. Bugün seni bekledim. Sana büyüttüğüm ilk çiçekten, yetiştirdiğim ilk meyveden, kollarımın ağrısından, dizlerimin yarasından bahsedecektim. Eğer iki insan birbirini çok severse bir şekilde denk düşermiş. Sandım ki denk düşeriz. Sandım ki gelirsin. Yok olmadı bu sefer. Bu sefer gelmedin. Çok umurumdaydı sanki yanıma gelmen. Beni bulman, ellerimi tutman, başımı dizine koyman… Hepsi sanki çok umurumdaydı. Ben istedim ki hep bana dönsün yüzün. Hep bende ol, hep benim elimi tut. Sen orada başkasının elinden tutmuşsun, şimdi gelmiş elini bıraktı diye bana dert yanıyorsun. Bak bu senin ilk yanılgın, ilk düşüşün, ilk hayal kırıklığın. Hepsi geçiyor. Sen de aynadakine bakarken tekrar et hepsi geçiyor. Şimdi o yaranı sen sar. O saçlarını kendin okşa. Ben artık dönüp dolaşıp sığındığın o ev değilim. Ben artık seni bağrına basan, gözyaşını silen o çocuk değilim. Özür dilerim. Birbirimize koşamayacak kadar büyüdük.
238 syf.
·
Puan vermedi
İlk defa İhsan Oktay Anar okudum. Yazarı hep merak etmiştim. İyi ki okumuşum. Sanki fantastik bir kitap okuyormuşum gibi hissettirdi. Hikayemiz 1600lü yıllarda Konstantiniye’de başlıyor. Bu yüzden tarihi bir roman okuyacağımı sandım ama konular o kadar farklıydı ki zaman kavramının pek bir önemi kalmadı. Kitabın içinde farklı birden fazla hikaye var. Hepsi çok güzel ve doğru bir şekilde birleştirilmiş. İlk başta karışık geldi ama daha sonra hepsi yerine oturdu. Kitabı okurken yapboz yapıyormuş gibi hissettim. Kitabın sonu bende kafa karışıklığı yarattı ama buna rağmen sevdim.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,1bin okunma
Reklam
Kendimden özür diliyorum..Yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada bıraktım. Kimseden bir şey beklemedim, doğrusu bu sanıyordum çünkü. Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum bastırdım olsun dedim insanlık bende kalsın. Ben en iyisini yaşatayım ki istemeye yüzüm olsun dedim. Verdim, hep
280 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Hani bazı kitaplar vardır okursun ve içinde kaybolursun. Duygularımı yeniden önüme serdi bu kitap ben okurken. Melike daha 15 yaşında aşkın güzelliğini o saf kalbinde hissetmeye başladı. Her gün her gece onun için dua edip gözyaşı dökmeye devam etti. Ama bilemedi duada bile hayri istemek gerektiğini. Ve bir gün Hakan aşkına karşılık verdi. Kendini erdemli ve üstün gören Hakan ' in ailesinin yaptıkları yüreğimi yeniden yaktı bazı yerlerde Bu kadarına neden dayandı demedim ama okurken. Öyle iyi anladım ki onu. Hakan ve ailesine de öfke kustum resmen. . Her sayfayı ayrı bir heyecanla cevirdim. Hadi Melike sen ayağa kalkarsan bende kendimi daha güçlü hissedicem diyerek gözümde bulut yüreğimde sızı ile okudum. . Ve yayın evine bu güzelliği bizle buluşturduğu için ayrıca teşekkür ederim. . Belki de bazı bitişler, bazı başlangıçların habercisidir, kim bilir ? Öyleyse dik dur! Sen "Bitti" demedikce başlamayacak bazı şeyler. Hadi, son bir gayretle sende söyle, BİTTİ
Ne Bileyim Seviyo Sandım
Ne Bileyim Seviyo SandımKadriye Altınbaşak · Lovely Book and Book Yayınları · 2020193 okunma
Hadi ya bende sandım ki Türkiye şehitleri anıyor ve duyuyor... Canın cehenneme lanet olası PKK!
Kıyısında öpüşlerin Ne çabuk geçiyor zaman Sakın da ola sakın aman Geçen günler incinmesin Seninle bütün bir mevsim ne güzeldi O yaz kitaplardaki kadar öyle güzeldi Manastır ormanında seni mutlu ettiğimi sandım Toulon rıhtımında akşamın rengine kandım İster bana budala ister çılgının teki de Mutluluk nedir ki umutlar çekip
614 öğeden 586 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.