az önce şeyi düşündüm başak: mesela dünya hakkında ne kadar çok şey bilmediğimi. tatmadığım binlerce yemek, dinlemediğim binlerce müzik, izlemediğim binlerce film, okumadığım binlerce kitap, gezmediğim binlerce yer, tanımadığım binlerce insan, binlerce hayal kırıklığı, binlerce umut, binlerce korku, binlerce binlerce...
hani ilk kitabım çıktığı zaman bana şey demiştin, "oğlum benimle ya da bensiz sonun ne olur bilmiyorum ama bence büyülü bir gelecek seni bekliyor." hayır başak, öyle olmadı sevgilim. senden sonra bir kitap daha yazdım, çok tutmadı; bilirsin zaten öyle pek bir şanslı bir adam olamadım hiçbir zaman; sonra bir tiyatro oyunu yazdım, sahneletemedim; bir yarım kalmış romanım, artık bastırmak istemediğim için dergilere bile göndermediğim öykülerim ve sürekli bari bu bitmesin diye bitmeye yakın yeniden yaktığım sigaram kaldı yanımda. iyi ki sen bunları görmedin. sen beni hep büyülü bir gerçekliği yaşıyor zannet sevgilim, bizim de tesellimiz arka caddedeki araba bile eskiyorken bizim ruhumuz eskimedi. benim de övünç kaynağım bu oldu sevgilim. elimde kalan tek övünç kaynağım ruhum oldu. onun haricinde her şey ıska.