Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
*Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür.
Yıllar evvel İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Galata Mevlevihanesi’ne yolum düşmüştü. Halihazırda müze haline getirilmiş dergahın; şehrin göbeğinde, kalabalıklar içerisindeki kendi halinde, huzurlu atmosferi beni çok etkilemişti. Özellikle de bahçesinde bulunan mezarlık. Şöyle yazmışım orda, Şair Leylâ Hanım’ın kabri başında çektiğim fotoğrafın
444 syf.
·
Puan vermedi
Yazar kendi ailesinin hayatlarını kaleme almış.
1890 - 1920 yılları arasında Bolşevik ihtilâlinin Türkiye' ye kadar uzanan meşakkatli yollarını, arkasından sürüklenen Kurt Seyit ve Şura' nın aşklarını okurken yazarı bir kez daha takdir ettim.
Karakterlerle bütünleştiğim ya da ben olsam ne yapardım dedirten kitaplar benim için ayrı bir kıymetli. Tüm zorluklarla mücadele eden eyy aşk neden bu kadar çabuk teslim olur da, (Tabi burada Seyit' in payı büyük, çok kızdım sana)tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi arkasını dönüp gider insan.
Bir sır veriyim, ben yine son sayfalarda ağladım. sanırım aşk her dönem insanda duyguları hiç değiştirmiyor.
Yolum uzun 4 seriden oluşan bu yolculuk sırası ile devam edecek. Ve yine diyorum ki; Seyit ve Şura' nın hayatlarına tanık olunuz.
Kitap sıralaması:
1)Kurt Seyt ve Şura
2)Kurt Seyt ve Murka
3)Dedem Kurt Seyt ve Ben
4)Şura
Adalet Ağaoğlu ve Sevgi Soysal'ın kitaplarında da Türkiye'nin değişim geçirdiği dönemde, ülkemizde aydın bir kadın olmanın getirdiği zorlukları, toplumun kadına biçtiği rolle çelişen durumlarda karakterlerin yaşadığı ikilemleri okuyabiliyoruz. Tezer Özlü'nün kitabında da, benzer dönemde yaşayan Avrupa görmüş, kendi deyimiyle "entellektüel bir burjuva" kadın konu edilmiş. Ancak kitapta, amacı belli olmayan bu kadının, manasız yolculuğunu, anlamsız tespitlerini ve kendine gereksiz önem atfetmelerini okuyoruz. Ödüllü bir metinmiş ama sanırım Almanca'dan çevrildiğinden olsa gerek benim için yorucu bir okuma oldu. Bir de belki benim hüsn-ü kuruntum ama otobiyografik öğeler de barındırdığını tahmin ettiğim kitabın alt metninde "ben var ya, zamanın çok ilerisindeyim, fazlayım bu coğrafyaya" havası sezdim. Özetle, bu kitabı beğendiğimi söyleyemeyeceğim, yazarla da tekrar yolum kesişir mi şüpheli.
Okuduğum 4. Ahmet Ümit kitabı idi Beyoğlu Rapsodisi. Öncelikle tadı damağımda kalan bir kitap olduğunu söylemeliyim. Her ne kadar asıl olaylar yaklaşık 250 sayfa sonra başlamış olsa da, oraya gelene kadar sıkmadan karakterleri ve olayın nasıl gelişeceğini anlatmış Ahmet Ümit. Bir sonrakine geçmek için heyecanla okudum hep bölümleri. Bazı
Uzun uğraşlarım sonrası sanırım arkadaşıma, okuma alışkanlığı kazandıracağım. Dile kolay liseden süre gelen tam on iki yıllık arkadaşlık. Zannediyorum ki o, en yakın arkadaşım benim. Hayatının en ince ayrıntılarını bile anlatır bana, tabi bende ona. Kendisi öğretmendir benim gibi ancak benim aksime atanmış hayatını düzene koymuş biridir. Hayatında
Herhangi bir şeyi beğenmek, ondan beklentimizle alakalıdır ya benim de bu kitaptan beklentim farklı yöndeymiş sanırım. Beklentimi karşılamadığı için beğenmedim, yarıda bıraktım.
Kendi beklentimi söyleyeyim. Öncelikle biyografi olduğu için okumak istedim. Gerçek çünkü, yaşanmış. Başkalarının hayatlarını hele başarılı bulduğum insanların hayatlarını hep çok merak ederim. Bu sebeple kitabı okumaya başladım. Kendime çıkartacak dersler bulur ve beğendiğim birinin hayatıyla ilgili daha fazla detay öğrenirim, diye düşündüm. Ama okurken farkettim, kitap, Aamir Khan'ın sinema tarihine odaklanmış. Bu yüzden ilgimi çekmedi.
Kitabı hint sinemasıyla daha ilgili kişilere tavsiye ediyor ve yeni kitabıma geçiyorum.
