Orhan Kemal'in Çukurovada gördüğü sorunlar ogünden bugüne hala bu toprakların kanayan yarası olmuştur. Çukurova açlıktan, yoksulluktan kaçıp karın tokluğuna çalışabilmek için anadolunun heryerinden akın akın insanların geldiği, ancak burada yiyecek bir ekmeğe muhtaç bırakılıp köle gibi çalıştırıldığı, onların üzerinden ırgatbaşlarının, ağaların
Cumhuriyet'in köylü sınıfını toprak reformuyla yakalayamadığı, sanayileşmeyi kendi öz sermayesiyle yaratıp ustalaşmayı batının eline bıraktığı acemilik döneminin, osmanlı tebaası olmaya yani kul-köle olmaya alışkın Anadolu köylüsünde bilinç oluşturmak şöyle dursun derin bir ikilemin içinde amaç arar halde bıraktığı yılların sonunda azılı
“Lakin biz biz olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar.“
Kul acımaz bunlara, Allah acımaz. Allahın unuttuğu insanlardır bunlar! Peygamberler kitaplar dolusu sabır, tevekkül, kanaat getirmişlerdir bunlara. Hiçbir işe yaramayan, hiçbir işe yaramayacak olan sabır, tevekkül, kanaat!