Maksimum özgürlüğe sahip olmak için eğitim yoluyla karakter oluşturmak gereklidir; o zaman insanlar mutluluklarını baskıcı olmayan eylemlerde bulabilirler. Bu da, yaşamın ilk altı yılında karakter oluşturmaya bağlıdır.
..akıl kullanmak, işinin ehli her eğitimcinin bildiği yöntemlerle kolayca geliştirilebilecek bir özelliktir.
Reklam
"Çünkü çok bilenin çok derdi olur ve bilgisini artıranın üzüntüsü de artar."
Hiçbir insanın gücü sınırsız olamayacağı için, doyumsuz olanlar eninde sonunda aşamayacakları engellerle karşılaşacaklardır. Bunun böyle olduğunu ancak bir deli bilmez, hatta eğer yeterince yüksek bir konumdaysa, bu gerçeği kendisine söyleyenleri hapseder de, öldür de.
Kendini büyük görme hastası birçok deli vardır; aynca adı tarihe geçmiş büyük adamların çoğu kendini büyük görme hastasıdır. İktidar aşkı, tıpkı gurur gibi, insan doğasının güçlü bir öğesidir ve bir dereceye kadar hoş görülebilir; yalnız aşırı olduğu ya da gerçeğe değil hayale dayandığı zaman üzücü olur. İnsanı ya mutsuz ya budala, hatta hem mutsuz hem budala yapar. Kendisini kral sanan bir deli mutludur, ama bu, aklı başmda hiç kimsenin özenmeyeceği bir mutluluktur.
Reklam
Büyük İskender, hayal ettiklerini gerçekleştirebilecek yeteneklere sahip olmakla birlikte, ruhbilim yönünden bir megalomandı. Hayallerini gerçekleştirdikçe daha büyük, ulaşılması olanaksız hayaller kurmaya başladı. Bilinen fatihlerin en büyüğü olunca kendisinin Tanrı olduğuna inanmaya başladı. Acaba mutlu bir adam mıydı? Sarhoşluğu, çılgınca öfkesi, kadınlara karşı soğukluğu, Tanrılık savı da gösteriyor ki mutlu değildi. İnsan doğasının diğer öğeleri zararına, bir tek öğenin işlenip geliştirilmesinden ya da insanları kendi yükselişi için bir hammadde gibi görmekten gerçek bir gönül doyumu sağlanamaz. İster deli olsun, ister sözüm ona aklı başmda; kendini büyük görmek, aşırı bir alçaltılmanın sonucudur.
Kendisine tutkun olan, kendisini günahkâr gören tipin tam karşıtıdır; eğilimi kendine hayran olmak, başkalarının da hayranlığını kazanmaktır. Bu, bir noktaya kadar doğaldır ve hor görülmemesi gerekir, yalnızca aşırı durumlarda önemli bir kusur olur. Birçok kadında, özellikle zengin sosyete hanımlarında, aşkla sevme eğilimi kalmamış, bunun yerini bütün erkeklerce sevilme isteği gibi zorlu bir istek almıştır. Bu tür bir kadın, herhangi bir erkeğin sevgisini kazanıp da bundan. emin olduğunda, o erkek artık onun işine yaramaz. Daha seyrek görülmekle birlikte bu erkekler için de böyledir; bunun klasik örneğiyse Liaisons Dangereuses'ın (Tehlikeli İlişkiler) kahramanıdır. Kibir bu düzeye ulaşınca, hiç kimseye gerçek bir ilgi duyulmaz; bunun sonucu olarak da sevgiden, gerçek anlamıyla, gönül doyurucu bir haz alınamaz. Sevgiden başka ilgilerdeyse, daha büyük başarısızlıklarla karşılaşılır. Örneğin, kendisine tutkun olan birisi, usta ressamlara gösterilen saygıyı görünce resim yapmaya başlayabilir, ama ressamlık onun için bir amaca ulaşma aracından başka bir şey değildir; bu işin tekniğiyle hiçbir zaman ilgilenmez. Aslında her konuya kendisiyle ilgisi açısından bakar. Bunun sonucuysa, beklediği alkışlar yerine, alaylar, başarısızlık. ve hayal kırıklığıdır.
Hayat, kadın ve erkek kahraman bir sürü felaket yaşadıktan sonra mutlu bir sonuçla kapanan bir tiyatro oyunu değildir. Ben yaşarım, göreceğimi görürüm, çocuğum benim yerime geçer, o da göreceğini görür; onun çocuğu da onun yerine geçer. Bunda üzülecek ne var? Böyle olmasaydı da sonsuza dek yaşasaydım, yaşamın zevkleri eninde sonunda tatlarını yitirirlerdi... Şimdiyse bu zevkler "her zaman taze"dirler.
211 syf.
5/10 puan verdi
Russell bu kitapta oldukça sığ bir bakış açısıyla neden Hristiyan olmadığını ve agnostik ateist olduğunu anlatıyor bunu da oldukça komik söylemlerle temellendirmeye çalışıyor. "Mesela her şeyin yaratıcısı Tanrı ise Tanrı'yı kim yarattı?" Sorusunu sorarak garip bir mantık hatası yapıyor sanki bizler her gördüğümüz nesnenin bir yapanı olmak zorundadır diyormuşuz gibi yaratıcının bile yaratıcısı olması gerektiğini söylüyor ve bu soruyla soruyu cevaplandırdığını düşünüyor. "Din ve dindarlar bireycidir oysa ki bize toplumsal düzeni sağlayacak iyi hayatı gösteren öğretiler lazımdır" diyor bu sözünü oldukça garip buldum çünkü tam olarak dinler bu yolu gösteriyor ve özellikle İncil'de bireyci olmamak kişinin çevresindeki bireyleri düşünmesi sıklıkla vurgulanır. "Isaac Newton doğa yasalarını düzeni göstererek yaratıcıyı kanıtlıyordu fakat en basitinden Einstein Güneş sistemindeki gezegenlerin neden düzenli hareket ettiklerini açıkladı" diyor. Bu 2 3 iddia ile birlikte kırpılmış 2 3 Incil bölümlerini bağlamından kopararak argüman sunuyor gerisi tamamen boş konu ve tartışmalardan oluşuyor...
Neden Hıristiyan Değilim
Neden Hıristiyan DeğilimBertrand Russell · İlke Kitap · 1996169 okunma
Reklam
Bertrand Russell schrieb, "die Liebe fürchten heißt das Leben fürchten, und wer das Leben fürchtet, ist bereits zu drei Vierteln tot.."
Tarih ders kitaplarında her ulus yalnızca kendini yüceltmeyi amaçlar. Bir kimse kendi yaşam öyküsünü yazarsa, ondan biraz alçakgönüllü olması beklenir; ama bir ulus kendi yaşamını yazarken, övüncün ve aşırı kendini beğenmişliğin artık sınırı yoktur. Benim çocukluğumda okul kitapları Fransızların fesat, Almanların erdemli olduğunu öğretirdi; şimdi tam tersini öğretiyorlar. Her iki durumda da gerçeğe en ufak bir saygı gösterilmemektedir.
..bazı fikirleri benimsemek veya onlara karşı olmak; ya da bazı konularda bir şeye inandığımızı veya inanmadığımızı dile getirmek ceza yaptırımlarına yol açıyorsa düşünce "özgür" değildir. Bu ilkel tür özgürlük bile bugün çok az ülkede vardır.
Eğitimin iki amacı olmalıdır: Birincisi okuma - yazma, dil bilgisi, matematik gibi alanlarda kesin bilgiler vermek; ikincisi de, kendi başlarına bilgi edinmeye ve sağlıklı değerlendirme yapmaya olanak veren zihinsel alışkanlıklar kazandırmaktır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.