"...Trilogyaya hakim fikirler: Tanrıların amansız laneti ve insanların dindarlıkla ve ahlaka uygun davranarak kadere etki edebilmeleridir. Sophokles ise bütün ağırlığı Elektra’nın şahsına verir. Pelops oğullarının lanet faciasından bir şahıs alır ve bütün olayı onun etrafında örer. Sophokles ilgimizi insan ile kader arasındaki mücadeleye ve Atreus oğullarının dehşet verici cinayetlerine çekmez, onun için önemli olan olay değil, bir şahsın, Elektra’nın ruhunda olup bitenleri, ıstırabıyla, sevgi ve görev hisleriyle, nefret ve kiniyle, ümit ve sevinçleriyle bir insanı, bir karakteri tasvir etmektir. Piyeste rol oynayan diğer insanlar o şahsın ruh halini, karakterini ve görüşlerini göstermek için birer araçtır. Asıl tragedya Elektra’nın ruhunda cereyan eder. Khrysothemis’in karakteri, Elektra’ya tam tezat teşkil etmesiyle Elektra’nın cesaretini, mertliğini, görevine sarsılmaz bağlılığını, bir ideal uğruna rahatını, hatta hayatını feda edebildiğini, Klytaimnestra onun temiz ve dürüst ahlakını, Orestes sevgi ve şefkatinin derecesini ortaya koyar. Elektra’nın karakterini gösteren sahneler, yani diyaloglar klasik mükemmeliyete varan birer şaheserdir. Bu kısımlarda beşinci asrın Atina’sına has ince muhakemeyi, olgun mantığı, insan zekâsının her yeteneğinden ölçüyle yararlanmayı sezebiliriz. Lirik kısımlarla diyaloglar arasında ölçü ile ahenk vardır. Elektra, Antigone ile beraber Sophokles’in en güzel tragedyası ve dünya ölçüsünde klasik bir şaheser sayılır."