"...Trilogyaya hakim fikirler: Tanrıların amansız laneti ve insanların dindarlıkla ve ahlaka uygun davranarak kadere etki edebilmeleridir. Sophokles ise bütün ağırlığı Elektra’nın şahsına verir. Pelops oğullarının lanet faciasından bir şahıs alır ve bütün olayı onun etrafında örer. Sophokles ilgimizi insan ile kader arasındaki mücadeleye ve Atreus oğullarının dehşet verici cinayetlerine çekmez, onun için önemli olan olay değil, bir şahsın, Elektra’nın ruhunda olup bitenleri, ıstırabıyla, sevgi ve görev hisleriyle, nefret ve kiniyle, ümit ve sevinçleriyle bir insanı, bir karakteri tasvir etmektir. Piyeste rol oynayan diğer insanlar o şahsın ruh halini, karakterini ve görüşlerini göstermek için birer araçtır. Asıl tragedya Elektra’nın ruhunda cereyan eder. Khrysothemis’in karakteri, Elektra’ya tam tezat teşkil etmesiyle Elektra’nın cesaretini, mertliğini, görevine sarsılmaz bağlılığını, bir ideal uğruna rahatını, hatta hayatını feda edebildiğini, Klytaimnestra onun temiz ve dürüst ahlakını, Orestes sevgi ve şefkatinin derecesini ortaya koyar. Elektra’nın karakterini gösteren sahneler, yani diyaloglar klasik mükemmeliyete varan birer şaheserdir. Bu kısımlarda beşinci asrın Atina’sına has ince muhakemeyi, olgun mantığı, insan zekâsının her yeteneğinden ölçüyle yararlanmayı sezebiliriz. Lirik kısımlarla diyaloglar arasında ölçü ile ahenk vardır. Elektra, Antigone ile beraber Sophokles’in en güzel tragedyası ve dünya ölçüsünde klasik bir şaheser sayılır."
Afrika gerçeği...
Kuzey koreliler Shona’yı Zimbabwe’nin Beşinci Tugayını eğitir ve kırmızı bereleriyle güneydoğuda Matabele topraklarındaki Ndebele halkını kesmeye giderler, yedi yüz dil konuşan insanlar yaratılış savaşından, kıtlıktan, salgın hastalıklardan, ölümden ötürü birbirilerinin boğazına sarılır, yiyecek ve su isterler, birileri onlara bir AK47 verir ve aniden her şey bir Marksist komplo olur. Batıdan para gelir doğudan da silahlar ve hepsi de en yüksek teklifi veren tarafı satış yaparlar. Somaliler ve Etiyopyalılar Marx doğmadan bin yıl önce bile Ogaden’de birbirlerini öldürüyorlardı. Etiyopya bizi Marksistlere satıyor ve karşılığında onlara silah için 2 milyar $ borçlanıyor. Bilimsel sosyalizm denen bir şey kuruyor ki bu ancak bilimsel kadar gerçek bir şey ve bir darbeyle bizim elimize geçinceye kadar onu geniş bir patronaj ve yolsuzluk sistemi inşa etmelerine yetecek uzunlukta bir süre koruyorlar ve faturasını biz ödeme durumunda kalıyoruz, hayır hayır, eğer bütün bunlar bir kara kıtayı ele geçirmeyi hedefleyen bir Marksist-Leninist komplo ise, her şey lanet olası bir gösteriden başka bir şey sayılmaz.
Sayfa 228 - Everst yayınları, 1. basım: Kasım 2018Kitabı okudu
Reklam
"Hayatın yaratıcıları, sizler de sönmeyin!" diye yazıyordu. "Sizler de yanın ve etrafınızdakileri yakın! Nerede ne inşa ederseniz edin; köyde veya şehirde, mecliste, orduda, kilisede, eğitim bakanlığında veya başka bir yerde, her zaman ve her yerde yanın. Sadece bir anlığına, bir gün, bir hafta veya bir aylığına parlamayın. Yanın! Yanın ve tutuşturun çevrenizdekileri! Aksilikler ve talihsizlikler olacaktır. Düşmanlarınızın zafer kazandığı zamanlar olacaktır. Sizler sönmeyin! Manen yenilmeyin! Hiçbir zaman pes etmeyin! Aksilikler ve talihsizliklerle karşılaştığınızda 'Biz denedik, başladık, mücadele ettik ve destek görmedik. Her adımımızda engellerle ve düşmanlıkla karşılaştık' demeyin. Böyle konuşmayın. Karanlığın ruhu söndürür, siz yakarsınız! Bir kez söndüyse ikinci kez yakın... Üçüncü, beşinci, yedinci, yüzüncü, bininci kez!" L. Makdonald coşkuyla şöyle diyordu: "Yakmaktan korkmayın. Çevrenizdeki her yer aydınlanana kadar kendiniz yanın ve etrafınızdakileri tutuşturun. Ama bu yolda hızlı bir başarı da beklemeyin. Sizleri onaylamak veya sizlere sempati duymak yerine alay edebilirler. Şan ve şeref yerine lanet ve nefret kazanabilirsiniz. Yardım etmek yerine gizli entrikalar kurabilir veya açıkça sizinle mücadele edebilirler. Onlarca, yüzlerce, binlerce karanlık güç sizin aydınlık işlerinizi söndürecektir. Ama siz yakın! Yanın ve yakın!"
Allah korkusunun yedi alâmeti vardır ;
Birinci alâmet dilde belirir; Allah korkusu taşıyan kul dilini yalandan, dedikodudan, koğuculuktan, iftiradan ve boş konuşmaktan alıkoyar; bunlar yerine onu zikirle, Kur'ân okumakla ve ilmî konuşmalarla meşgûl eder. İkinci alâmet kalpte belirir; Allah korkusu taşıyan kul başkalarına karşı kalbinde düşmanlık, iftira ve kıskançlık barındırmaz.
Sizlerde yanın ve etrafınızdakileri yakın! Nerede ne inşa ederseniz edin; köyde veya şehirde, mecliste, orduda, ibadethanede, eğitim bakanlığında veya başka bir yerde, her zaman ve her yerde yanın. Sadece bir anlığına, bir gün, bir hafta veya bir aylığına parlamayın. Yanın! Yanın ve tutuşturun çevrenizdekileri. Aksilikler ve talihsizlikler olacaktır. Düşmanlarınızın zafer kazandığı zamanlar olacaktır. Sizler yenilmeyin! Hiçbir zaman pes etmeyin! Aksilikler ve talihsizliklerle karşılaştığınızda "biz denedik, başladık mücadele ettik ve destek görmedik, her adımımızda engellerle ve düşmanlarla karşılaştık demeyin. Böyle konuşmayın. Karanlığın ruhu söndürür, siz yakınız. Bir kez söndüyse ikinci kez yakınız. Üçüncü, beşinci, yedinci, yüzüncü, bininci kez... Yakmaktan korkmayın. Çevrenizdeki her yer aydınlanana kadar kendiniz yanın ve etrafındakileri tutuşturun. Ama bu yolda hızlı bir başarı da beklemeyin. Sizleri onaylamak veya sizlere sempati duymak yerine alay edebilirler, şan ve şeref yerine lanet ve nefret kazanabilirsiniz. Yardım etmek yerine gizli entrikalar kurabilir veya açıkça sizinle mücadele edebilirler. Onlarca, yüzlerce, binlerce karanlık güç sizin aydınlık işlerinizi söndürecektir. Ama siz yakın! Yanın ve yakın!
Cehennemin "Haviye" isimli en alt kapısından münafıklar girecek. Ayet-i Kerime'de "Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar" huyurulduğu gibi. "Cahlm" isimli ikinci kapıdan müşrikler girecek. "Sakar" isimli üçüncü kapıdan putperestler girecek. "Leza" isimli dördüncü kapıdan İblis (Allah lanet etsin) ve ona tapan Meclisiler girecek. "Hutame" isimli beşinci kapıdan Yahudiler girecek. "Saîr" isimli ltıncı kapıdan Hıristiyanlar girecek dedi ve bir an duraksadı. Efendimiz (A.s) "Yedinci kapıdan girecekleri söylemedin?" deyince Hz. Cibril: "Ey Allah'ın Resulü, bunu bana sorma" diye rica etti. Efendimiz (A.s) "Söyle" deyince Hz. Cibril: "O kapıdan, ümmetinden büyük günah işleyip de tövbe etmeden ölenler girecek" dedi.
Reklam
31 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.