Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Arapça isteyen Arabistâne, Acemce isteyen Acemistâne, Frenkçe isteyen Frengistâne."
Yasaklı bir şarkının hazin hikayesi...
Bu imtidâd-ı cevre-ki bahtın şitâbı var. Mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var. Eyler nesîm-i subhu bize gird-bâd-ı gam. Bu rûzgâr-ı bî mededin inkılâbı var. İstiklal Mahkemelerinin asıp kestiği bir dönemde bir idam mahkumuna son arzusu sorulunca "Bu rûzgâr-ı bî mededin inkılâbı var." demiştir. Herhangi bir amaca matuf olmaksızın Nedim'in kaleme aldığı, Lemi Atlı'nın bestelediği bu eserin, bir idam mahkumunun darağacındaki son sözleri olacağını kimse bilemezdi. Hikayesi Atatürk'ten Adnan Menderes'e kadar uzanan yasaklı bir şarkının, ünlü bestekar Alaeddin Yavaşça tarafından bizzat dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in isteği ile tekrar gün yüzüne çıkışı... Hikayenin detayını Beşir Ayvazoğlu'nun Altı Çizili Satırlar isimli kitabından veya küçük bir internet araması ile açık kaynaklardan bulabilirsiniz. İyi okumalar.
Reklam
Beşinci Ordu Erkân-ı Harbiye Şubesi'nde Topçu İhtiyat Zabit vekili olarak görev yapan Ahmet Haşim, Ruşen Eşref'e, Fikret'in öldüğünü Şamlı bir muvazzaf zabitten öğrendiğini söyler. Zabitin sesi bildirdiği felaketin elemiyle titremektedir ve o gün karargâh tam bir matem havasına bürünmüştür.
... karşısına kim çıkarsa,o adamdan bir an önce kurtulmak için 'dahi sizsiniz,ben değilim!' diyor. Meramı kendi kendine kalmak! Haklı! Kendisi varken başkası çekilir mi?
Sayfa 119 - KapıKitabı okuyor
Masa da masaymış ha
"Elhan-ı Şita" şairi Cenap Şahabeddin, "Daüssıla" şairi Süleyman Nazif,Makber şairi Abdülhak Hamit Tarhan, Sergüzeşt yazarı Sami Paşazade Sezai ve Mehmed Akif,mükellef bir sofrada bir araya gelmişlerdi.
Sayfa 10 - KapıKitabı okuyor
Reklam
"sonra burnu! ya rabbi! o ne muazzam burun! insan görün görünce onu mutlaka der ki: durun, takmadir bu, çıkarır, hele sabredin biraz!' herkesin canı çıkar, fakat o burun çıkmaz."
İstanbul’un Sessiz Sakinleri
"Müslümanların oturdukları sokaklarda köpekler mecbur kalınmadıkça dövülmez, rahatsız bile edilmezdi. Çünkü sadece köpekler değil, bütün hayvanlar sevilir, Allahın bir emaneti olarak görülürdü. Hatta birçok insan, köpeklerin beslenmesi için hatırı sayılır meblağlar vasiyet ederlerdi. Esasen köpekler sokakların canlı süpürgeleriydi; ne bulurlarsa oburca yerlerdi. İstanbullular onların varlığına o kadar alışmışlardı ki, Abdülmecid devrinde toparlanıp Marmara'daki Hayırsız Ada'ya sürüldüklerinde son derece rahatsız olmuş, köpekler geri dönünce de adeta bayram sevinci yaşamışlardı. Kedilere gelince onlar evlerin demirbaşlarıydı zaten."
Açlıktan bahsediyorsun Demek sen komünistsin Demek ki bütün binalari sen yaktın..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.