Senin de kendini çözülmeyi bekleyen bir yün yumağı gibi hissettiğin zamanlar oluyor mu? Biri gelse de içimdeki bu düğümleri çözse dediğin? Kalbindeki düğümlerin, zihnindeki tilkilerin
yoğun trafiğinden kendi sesini bile duyamadığın zamanlar... İşte
duygu ve düşüncelerimizle iletişimimizi kaybettiğimizde, onları
dinlemek yerine onlardan köşe bucak kaçtığımızda, kalbimiz-
deki ve zihnimizdeki yankıları yok saydığımızda başımıza gelen
tam olarak bu.
Zaten böyle böyle kapatmadık mı açılmak, nefes almak isteyen
kalbimizi? Belki tamamen iyi niyetle, dertlerinin, acılarının, san-
cılarının o kadar da büyük olmadığına ikna ederek, içimizdeki
seslerin birer birer susmasına sebep olduk. Kendimizi zihnimizin
oynadığı illüzyonlara teslim ettik.
“Abartma.” “Büyütme.”
“Bunda üzülecek bir şey yok.” “O kadar da kötü değil.”
Belki sen de ne zaman canın yansa, kendine bu cümleleri kurarak
hislerini yok saydın, onlara sırtını döndün. Hiç gerek yoktu ki...
Beyaz da olsa siyah da; tüm hislerin biricik, sana ait. Canın yanı-
yorsa, yanıyordur.