"Zaten hep en sevdiklerin açmaz mı en büyük ve kapanmaz yaraları?
Kapanmadığı gibi de her gün ısrarla kanayan yaralar. İsmi ne zaman telaffuz edilse yüreğine diken saplanır, gelmiş geçmiş tüm hatıraları film şeridi gibi gözünün önünden geçirirdi.
Yaralar, yaralayanlar, yaralananlar...
Şimdi kimse kalmamıştı. Yara sahibi olan ebediyete göçmüş, yaraları açan ömrünün baharını dört duvar arasında çürütmeye koyulmuştu. "
"Demek ki böyleydi. Kalbini tuz buz etseler de onaran biri oluyordu. Acıtmadan sevmek çok kolaydı ama insanlar severken acıtmayı daha çok tercih ediyordu."