Bu kitapta yaşlı, bilge bir adam ve toy, meraklı bir gencin felsefik diyaloğunu okuyorsunuz. Yaşlı adama göre iyi ve kötü tüm eylemler TEK BİR İÇGÜDÜyle ortaya çıkar, o da kendini güvenceye almak ve onaylamak içindir.
Yani kimse gerçekten fedakar değil, kimse gerçekten sevmiyor çünkü insan bir makine. Dışarıdan aldığı etkilere göre hareket ediyor.
( Eğitimci arkadaşlar çok iyi bilir. Davranışçı (çevreci olarakta bilinirler) kuramcılar vardır. Edimsel ve klasik koşullanma ile insanı açıklamaya çalışırlar. Oysa bu yaklaşımlar fare, köpek gibi hayvanlarla yapılan deneylerden elde edilen sonuçlarla oluşturulmuştur. Onlar insanı doğuştan bomboş ( tabula rasa -boş levha) kabul ederler. Kitap boyunca aklıma davranışcı kuramcılar; skinner ve pavlov geldi:) )
Kitapta da yaşlı bilgemize göre insan; dışarıdan alkış alacaksa veya içerideki vicdanını susturmak için fedakarlıklar yapıyor. Vicdanın harekete geçmesi ise senin acı eşiğine bağlı. Yani bir başkasını acıtmayan şey seni acıtabiliyor ve oradaki acıdan kurtulma isteği senin vicdanını harekete geçiriyor. Vicdan salt, değişmez bir şey değil. İyi eğitilmiş ve iyi eğitilmemiş vicdanlar var. Eğitim önemli. Eğitim de düzen için, dolayısıyla insanın huzuru için olması gerekir. Özeti bu. Felsefik bir kitap. Nihayete varmıyor, sorgularken yer yer sinirlendim, yoruldum. Altını çizdim tekrar tekrar okudum. Kısacık bir kitap , okudukça okuyosunuz, soruldukça cevaplamak istiyorsunuz. Felsefenin kafayı bulandırırken gayet kafa açabilmesi mümkün. Bu kitapla bunu deneyimleyebilirsiniz:)
(Ve onca ikna çabasına rağmen yaşlı amcaya katılmıyorum. Bence insan bir makineden daha fazlasıdır : )