Ya kızacağım yağmura etrafı ıslatıyor diye
Ya da seveceğim onu çiçeklerimi suladığı için.
Ya sıkılacağım param yok diye,
Ya da harcamalarımı planlayıp, müsriflikten uzak kalmaya çalışacağım.
Ya sızlanacağım bozulan sağlığıma,
Ya da hayatta olmayı kutlayacağım.
Ya içli içli sitem edeceğim anne babama, beni büyütürken veremedikleri şeyler yüzünden,
Ya da onları yürekten seveceğim beni dünyaya getirdikleri için.
Ya sıkıntı basacak dikenli güllere katlanmak zorundayım diye,
Ya da dikenlerin gülleri var diyerek umut dolacağım.
Ya kaybettiğim dostlar için yas tutacağım,
Ya da yeni insanlarla yeni dostluklar peşinde koşacağım.
Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım,
Ya da gidecek bir işim olduğu için sevinç dolacağım.
Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana,
Ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım.
Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım,
Ya kızgın olacağım -öğrenmek gereken ne çok şey var- diye,
Ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım…
Leo Rosten
‘Gönül sırdır’ dermiş eskiler. Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar, kusur arar. Senin üzüntün onun neşesi olur. Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana, güzel saklayana açılır. Onlara da ehl-i muhabbet denir..’
Okuduklarımız, izlediklerimiz ve düşündüklerimiz hakkında tartışabilecek doğru dürüst birilerini bulmak, okuyacak, izleyecek ve düşünecek doğru dürüst şeyler bulmaktan daha zor.
"Sen gençliğinin verdiği heyecanla, tutkuyla, risk alabilen cesur, atılgan, çevik, hareketli halinle bir ateştin. Bense yıllanmış, bu yüzden yorulmuş, senin tatmaya can attığın duyguları çoktan tatmış ve o tatlardan nasibini almış, ektiklerinin hasadını almaya çalışan bir garip toprak. Ve bizim hikayemizde ATEŞ o toprağı yakmak istedi, TOPRAK ise o ateşi söndürmek istedi..."
Tıp, hukuk, bankacılık -bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir.