Benimse ne gideceğim bir yer
Ne de özlediğim bir şey var
Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa
Böyle gelişigüzel , böyle kırık dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona
Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar
Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok
Kıyılar da bomboş, kır yolları da
Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum
Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca
Boğuluyorum. Nefes alamıyorum. Neden bu kadar karanlık. Oysa rüyaların renkli olacağını söylemişlerdi. Bir daha göremeyecek miyim rüya? Renk midir siyah? Kör mü oldum yoksa? Gözlerim açık mı kapalı mı nasıl bilebilirim? Ah şu kolumu bir oynatabilsem. Ne kadar da minik. Daha yeni yeni tanımaya başlamıştım pembe parmaklarımı. Rüyalarımı unuturum ama
Ben bilmez miyim ki eşkıya dünyaya payidar olmaz? Sultan Süleymana kalmayan dünya, o Süleyman kuş dilini bilirdi, Kaftan Kafa hükmederdi, işte ona kalmayan dünya, hiç kimseye kalmaz.