Ah John Steinbeck!
Seni her okumuşumda bu kadar duygulanmak zorunda mıyım?..
İnci, öyle bir kitap ki, daha ilk satırları okurken etki altında kalacağımı hissettim. Ama o etkinin bu denli büyük olmasını beklemiyordum. Uzun zaman oluyor bir kitaba "9" puan vermeyeli. Notu kıt öğretmenlerdenim sanırım.
Kısa bir eser, John Steinbeck'in
Sene 2009… Üniversite hayatımın ilk yılları… “Topluma Hizmet Dersi” kapsamında körler okuluna gideceğimiz söylendi. Tam adıyla “Gaziantep GAP Görme Engelliler Ortaokulu”. İlk duyduğum anda gitmek istemedim çünkü dersine gireceğimiz sınıf, görme engellilerden oluşan bir sınıftı. İsteksiz olma sebebim o hüzün dolu duygu dolu atmosferi bünyemin
Merhaba sevgili 1k okurları;
Uzun süredir başlıkta ki soruyu kendime sorup duruyordum ve pek yanıt bulabilmiş değildim.
"Yahu Bukowksi okumaya nereden başlarız? Ne okuyacağız şiir mi, hikâye mi, anı mı?"
Güzel bir yazı buldum ve bu yazı sonunda bir karara varabildim. Umarım bu soruyu soran okurlar için yararlı olur.
Hayatım sonuna yaklaştığında, bunun başını sorgulamaya başladım artık. Ama fark ettim ki, iş işten; gerçek düşten geçmişti bile. Yaşlandıkça kuracağım hayaller azalmış, kurmuş olduğum hayaller ise tedavülden kalkmıştı. Geçmişim, gerçekleşmemiş hayaller çöplüğüne dönmüştü. Son kullanma tarihi geçmiş hayallerimi boşuna tutuyorum hafızamda. Uzak
(Şubat Ayı Öykü Etkinliği)
Taş çatlasın otuz beş yaşındayımdır. Camekandan öyle gözüküyor. Erken yıpranmış bir genç veya kendine iyi bakmış bir orta yaşlı olma ihtimalim de var. Yakışıklı değilim. İnsanın kendisine çirkin demesi öyle kolay değil de işte karanlığım biraz çirkinim. Bir şiirdendi sanki bu. Şiir falan hatırlıyorum.
AÇLIK
Merhaba sevgili dostlarım, bu incelememi tokken okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Tok açın halinden anlamaz derler ya hani, aslında tok kendi tok halinin kıymetini bilmediğinden anlamaz açı, bazen o kadar güzel doymaz ki aç olmadığı halde yer de yer tok insan. Kendisi toktur ama ne fayda açtır gözleri, doymak bilmez obur iştahı.
Gün batımı turuncusunun ışıklarının minik kum taneciklerinde itinayla korunduğu bir sahilde, adım adım yürüyorum.. Sanki biraz daha ilerlesem, güneşe dokunabilirmişim gibi..
Dalgaların sesi öyle ruha yakın, öyle özgür.. öyle heybetli! İnsana insan olan yönünü şefkatle hatırlatır gibi..
Nefes alıyorum sol yanımda bulanan çam rengi
Wow, başlık titretti mi? Hımm, devam edelim o halde.
“Davacınla mahkemeye giderken yolda onunla anlaşmaya
çalış ki seni hâkim karşısına çıkarmasın ve hâkim seni
zindancıya teslim etmesin ve zindancı seni zindana
kapamasın. Söylemiş olayım, borcunu son kuruşuna kadar
ödeyene dek kurtulamazsın oradan.”
Yeni Ahit, Luka, 12: 58,59
Böyle bizimkisi de ondan sebep; Her hikayenin bir sonu var yani, geldik bizim hikayenin de sonuna. Bazen gerçeklerden ne kadar korksanda onlardan ne kadar kaçmak istesen de zamanı belirsiz bir anı yüzüne tokat gibi çarpıyor bildiğin bütün gerçekleri.Umursamamak olan biteni; memleketi, dostları, öleni, düşeni yani hiç hiç umursamamak. Bakınca
Çarşambaydı. Ya da cumartesi. Hatırlamıyorum. Kıştı ama. Kirpiklerim üşüyordu.
Asansörde karşılaştık onunla. Daha doğrusu, son anda kendini içeri attı aceleyle. Başka bir numaraya basmadı. Aynı kata çıkıyorduk demek ki. Kızıldı saçları. Toz gibi uçuşuyordu. Biraz ürkek, çekildi bir köşeye. Dokunsan kanatları dağılıverecek bir kelebeği
Zerre içinde zerreyim, ben kendimi bilmez miyim?
Yani işin sırrı kendini bilmekte.
Değişmek istiyorsan eğer, bileceksin kendini.
Neyi terkettiğini bileceksin..
Neyi terkettiğini bileceksin ki,
Neye kavuşmak istediğini bilesin.
Şimdi düşünüyorum da...
Bırak bilmeyi,
Ben aslında hiç öğrenemedim kendimi... 🎬
MODERN BİR ‘OidiPolisiye’ ÖYKÜ: SİLGİLER
Okumayı sadece zevk olarak görmeyen bir okur edebi eserlerin bir kümülatifleşme sürecinin ürünleri olduğunun farkındadır. Bu farkındalık farklı iki eseri okuyup ‘aaa, bu kitabın bölümünü sanki diğer kitapta da okumuştum’ gibi cümlelerin kurulmasıyla başlar. Okur sonradan iyice farkına varacaktır ki,
Paranın değerini daha bilmiyorsunuz. Benim kadar uzun yaşadığınızda paranın güç demek olduğunu anlarsınız. Bilmez miyim hiç. Ah keşke gençlik de bilebilse. Shakespeare'in dediği gibi. Akarken keseni doldur.
.