ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu.
o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresler'deydik, kimliksiz'dik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum
Hep şiir olmasın birde kısa hikayemi paylaşayım. Onay verirseniz kitap haline getirebilirim. Saygılar bizden. Buyrun.
İŞLENMEMİŞ CİNAYET
Sararmış uzun otların aradından kaldırıp başını yola baktı. Polis arabasının siren sesiyle tekrar çukura büzüldü. Neydi bütün bunlar ne anlama geliyordu. Siren sesi kesilinceye kadar öylece kaldı. Bryni
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını...
Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki...
Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum.
Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin? Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun.
İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye... Anlıyor musun?
Gel "biz" olalım demek kolay... Benimle hiç olur musun?
ÖNÜNE GELEN
Bazısı suçunu bastırmak için
Bazısı korkutup susturmak için
Bazısı köşeye kıstırmak için
Her önüne gelen yokluyor bizi
Cümle aleme de sırrın duyurur
Kupa Meyhanesi’nde tek bir müşteri vardı:
Devlet güvenlik örgütünde görevli sivil polis Bretschneider.
Meyhaneci Palivets bardakları yıkıyor, Bretschneider de onu kapana
kıstırmaya çalışıyordu, ama boşuna. Palivets, ağzı bozuğun tekiydi.
“Göt”ten, “bok”tan, “sıçmak”tan başka laf bilmezdi.
Ama aslında mürekkep yalamış adamdı;
önüne