#43529206 Başlattığım etkinlik vasıtasıyla yeniden okumaya başladığım bu güzelim romanı kendi kendime bayram hediyesi olarak verip tam 44 günde bitirdim.
YKY Baskısının Nevzat Erkmen çevirisinden çıktıktan sonra Norgunk baskısının Armağan Ekici çevirisiyle adeta oh be dünya varmış diyorsunuz. İki çeviri arasındaki farkları merak eden okurlar,
#46203648 ileti altındaki yorumlarda her iki çevirinin de metin karşılaştırmalarını bulabilirler. (Giriş bölümleri olduğu için çevirileri tam anlamıyla kıyaslamak pek kolay olmasa da özellikle Nevzat Erkmen çevirisindeki bazı kelime seçimlerinden nasıl zorlu bir çeviri olduğu anlaşılabilir.)
Gelelim güzeller güzeli kitabımıza. Romanı, ikinci kez okuyuşla bir kez daha hayran kaldım. Fuat Sevimay çevirisi de basılsın, onu da ilk fırsatta alır ve okurum bana mısın demeden. Bu kitabı okumayanlar ve okumayı düşünenler için söylüyorum; Joyce'un şaheserinin bir eşi benzeri daha yok. Kitap 3 ana bölümden ve 18 alt bölümden oluşur. Okur, her bir bölümde farklı bir anlatım biçimiyle karşılaşır. Joyce, kitabında anlatacaklarından çok nasıl anlatacağına odaklanmış ve başka hiçbir kitapta yapılmadığı kadar çeşitli biçim denemelerinde bulunmuştur. Biçim denemeleri diyorum çünkü gerçekten bu kitabın bölümleri, okuru yorma, zorlama, aklıyla alay etme ve yazarın da kendiyle alay etme deneylerinin yapıldığı bir tür laboratuvar sahası. (Ne demek istediğimi anlamak için
#46203648 ileti çeviri karşılaştırmalarına bakabilirsiniz)
Tamam anladık, anlatım biçimlerine odaklanmış da bu adam hiç mi bir şey anlatmamış deyişinizi duyabiliyor kulaklarım. Anlatmış, anlatmış ama hep satır aralarında. Hem de çok şey anlatmış fakat anlattıklarına odaklanmaya kalkarsanız kitap sizi çiğ çiğ yer, kemiğinizi sıyırır atar. Çünkü o kadar çok şeye atıfta bulunuyor ve söylemleri o kadar çok konuya, türe bulaşıyor ki anlattıklarının tam anlamıyla hakkını vermek isterseniz ömrünüz yeter mi açıkçası bilemem. Kitabı iki kez okumanın verdiği deneyimle bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki ne anlattığından çok nasıl anlattığına odaklanıp, işin keyfini çıkarmayı ve bu romanı bir tür serüven olarak görüp lezzetine varmayı herkese tavsiye ederim. Yine de ne anlattığından biraz bahsedip merakı gidereyim: Kapitalizmden, Anti-Semitizme, İrlanda milliyetçisinden, Britanya Krallığı'na ve daha bilimum kesime itinayla laf sokar Joyce. Hadi bir alıntıyla konuyu detaylandıralım:
BLOOM
(Heyecanla.) Bu uçan Hollandalılar mı desem yalan Hollandalılar mı desem, kapitoneyle kaplanmış mabadlarının üzerinde yayılıp barbut atarken hangi hesapların peşindedirler? Sloganları makina, hezeyanları makina, panzehirleri makina. İşçilikten tasarruf eden bu aparatlar, ayak kaydırıcılar, heyulalar, müşterek mahvımız olacak olan bu menfur mamuller, pazara düşmüş emeğimize hallenen kapitalist ihtiraslar sürüsünün ürettiği korkunç karakoncoloslar. Fakirler açlıktan ölürken onlar o krallara layık dağ aygırlarını besliyorlar yahut paragözlüklerinin pervasızca pompalanmış patırtısına kendilerini kaptırarak külünlerle seklikleri vuruyorlar. Amma onların sürdüğüü salltanatııın sonuu geldi artıık, ebedlerrrebedi verebediyyen...
Efendim, Joyce için anlaşılmaz diyorlar, Ulysses çok acı bir kitapmış, okursak cıss olurmuşuz, bir arkadaşımdan duydum çok fenaymış çok diye aklından düşünceler geçen arkadaşlara sözüm: "Korkmayın yemeyecek sizi amcası."
Efendim, bu kitap hazırlık yapılmadan okunmazmış, Shakespeare'in tüm eserlerini okuyacakmışız, yetmedi üzerine İncil, Tevrat okuyacakmışız, o da yetmezmiş İrlanda tarihi, Britanya tarihi okuyacakmışız, daha da yetmezmiş bir de üzerine Anti-Semitizm tarihi okuyacakmışız falan da filan, liste uzar gider... Canlar, böyle yapmayı düşünen arkadaşlar için söylemim; ömrünüz yetmez boşuna uğraşmayın olur. Ben bunlara bulaşmadan, tamamen kendi edebi birikimimle bu kitaba iki kez giriştim ve her ikisinden de sağ salim çıktım.
Bu kitapla ilgili illa bir hazırlık yapmak istiyorsanız öncelikle bilinç akışı tekniği için
Tutunamayanlar, daha sonrasında da Joyce edebiyatı için
James Joyce - Hayatı ve Eserleri kitabını okuyun. Fakat şunu yılmadan usanmadan söylemeye devam edeceğim: Bu kitabı ertelemeyin, ertelemeyin, yine söylüyorum ertelemeyin, erteleme..., erte...
Bu roman, kendini nitelikli okur olma yolunda gören herkesin mutlaka hayatında en az bir kez -%100 değil %1500- okuması gereken bir eser. Bu arada kitabı Nevzat Erkmen çevirisi sayesinde yarım bırakan arkadaşlara da söylüyorum, her ne kadar baskısı tükenmiş olsa da nadirkitap.com'dan bulabilirler, bu kitabı lütfen bir de Armağan Ekici çevirisinden okumayı denesinler.
Kitap vakti zamanında müstehcenlik nedeniyle yasaklanmış. İçeriğindeki müstehcenlik bugünün modası yeraltı edebiyatının yakınından uzağından geçemez ama ben yine de uyarayım, özellikle 18. bölümde ciddi manada müstehcen ifadeler mevcut; bu konuda hassas olan bünyelere duyurulur.
Son olarak, kolay okunabilir kitapları okumaktan zevk alan, popüler edebiyat hayranı, bir arkadaşım önerdi çok güzel kitapmış, ay ben Kürk Mantolu Madonna'yla kahve keyfi fotoğrafı çekilecektim diyen arkadaşları pistten alalım. Mümkünse kitabı gördükleri yerden kaçarak uzaklaşsınlar.
Bir etkinliği daha kendi adıma tamamlamış olmaktan dolayı bu bayram gününde yaşadığım sevinç, mutluluk, huzur gibi duygularla bünyem ahenkle horon tepiyor ve daha on ay sürecek Ulysses etkinliğimize (
#43529206) hararetle sizleri bekliyoruz.
Bu incelemeye bitmeyen son yapmışlar arkadaşlar. En en son olarak, ben 8 Haziran itibariyle bir çılgınlığa imza atıyor ve dükkanı birkaç aylığına kapatıyorum. Dedim ki Ulysses'i iki kez okumak kesmedi, bir de Joyce'un 17 senede yazdığı
Finnegan Uyanması eseri varmış, 8 Hazirandan itibaren başlayarak yeni bir etkinlikle hem ona
#46060836 hem de sitemizin kıymetli okurlarından
Oğuz Aktürk 'ün Marcel Proust- Kayıp Zamanları İzinde Serisi'nin
#38543676 etkinliğine katılım göstereceğim. Eş zamanlı olarak hem Proust'un 7 kitabını, hem de Finnegan Wakes'i okuyacağım. Her iki etkinlik için de dünya edebiyatının bu zor ve güzel eserlerinin altından hep birlikte kalkmak için katılmak isteyen arkadaşları dört gözle bekliyoruz.
Ne diyoruz canlar, "Yansın geceler, Joyce'lu, Proust'lu gündüzler. Her daim okumakla kalın.