Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Madem hakîkat budur. Ve madem her güzel, güzelliğini sever ve elinden geldiği kadar muhâfaza etmek ister. Ve bozulmasını istemez. Ve madem güzellik bir ni‘mettir. Ni‘mete şükredilse, ma‘nen ziyâdeleşir. Şükredilmezse değişir, çirkinleşir. Elbette aklı varsa, hüsün ve cemâlini günahları kazanmak ve kazandırmak ve çirkin ve zehirli yapmak; ve o ni‘meti küfrân ile medâr-ı azâb bir sûrete çevirmekten bütün kuvvetiyle kaçacak. Ve o fânî beş on senelik cemâli bâkîleştirmek için, meşrû‘ bir tarzda isti‘mâl ile o ni‘mete şükredecek. Yoksa ihtiyârlıkta uzun zaman istiskāle ma‘rûz kalıp me’yûsâne ağlayacak. Eğer terbiye-i İslâmiye dâiresinde âdâb-ı Kur’âniye zînetiyle o cemâl güzelleştirilse, o fânî hüsün ma‘nen bâkî kalacağı; ve cennette hûrilerin cemâlinden daha şirin ve parlak bir tarzda kendine verileceği hadîste kat‘iyetle sâbittir. Eğer o güzelin zerre mikdar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak.
Sayfa 14 - Hayrât Neşriyat, 2019.Kitabı okudu
“Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta âdeta ‘Hürriyette insan her ne kadar sefahat ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez.’ diye bize anlatmışlar. Acaba öyle midir?” Bu suale Bediüzzaman’ın cevabı şuydu: “Öyleler, hürriyeti değil, belki sefahat ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, adab-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır [şeriat adabıyla edepli ve süslü olmalıdır]. Yoksa sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. Hürriyet, umum efradın [bütün fertlerin] zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni [gereği] odur ki, ne nefsine ne gayriye zarar dokunmasın."
Reklam
152 syf.
·
Puan vermedi
Nezaket neden zararlıdır? Adabımuaşeret etimolojik olarak; Arapça kökenli olan edeb kelimesinin çoğulu olan âdâb ve muâşere (muâşeret) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Edeb, iyi tutum ve davranışlar ve bu tutum ve davranışları kazandıran bilgi; muâşeret ise barış içinde yaşama, birbiriyle uzlaşma anlamına gelmektedir. dâbımuâşeret,
Adabı Muaşeretin Zararları
Adabı Muaşeretin ZararlarıHagop Baronyan · Can Yayınları · 201645 okunma
Bir Âdâb
“Yürürken, yolda insanlara eziyet ve zarar verebilecek bir şeyi kaldırmak, Sadaka hükmünde bir sünnettir.” (Not ; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: ﻣَﻦْ ﺗَﻤَﺴَّﻚَ ﺑِﺴُﻨَّﺘِﻰ ﻋِﻨْﺪَ ﻓَﺴَﺎﺩِ ﺍُﻣَّﺘِﻰ ﻓَﻠَﻪُ ﺍَﺟْﺮُ ﻣِﺎَﺓِ ﺷَﻬِﻴﺪٍ Yani: "Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.")
Adab-ı Muaşeret
“Açık ve anlaşılır bir şekilde muhâtabın seviyesine göre konuşulmalı, gerektiğinde önemli görülen ifâdeler tekrar edilmelidir.”
320 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Franz Kafkanın "Milenaya Mektuplar" eserinden sonra herkes Milena acaba ne düşünmüştür, ne hissetmiştir veya nasıl bir cevap vermiştir diye illa merak etmiştir. Ben ettim. Milena'dan Mektup var kitabını bu yüzden ısrarla okumak istedim. Hem Franz hem Milena hakkında çok şey öğrenebilirsiniz ama aşk hakkında değil. Bana göre değil. Fazlasıyla bir ailenin çouklarına verdiği zararları, hatta narsist ve toxic ilişki nedir diye öğrenebilirsiniz. Empati kurmamızı bekleyen yazar hiç adab ve edep demeden evli bir kadının bir adama karşı hissetiği aşkı normalleştirmemizi ve anlayışla karşılamamızı bekliyor. Frank ve Milena ruhsal bunalım dışında fazlasıyla yardıma ihtiyaç duyan iki kişi. Hayata tutunmaya çalışırken sadece birbirine tutunma ihtiyacı duyan iki kişi. Baştan beri kendilerini sevip saysalardı hayatta çok farklı yerlerde kendilerini bulabilceklerini düşünüyorum.. illa okunmalı mı? Kesinlikle hayır.
Milena’dan Mektup Var
Milena’dan Mektup VarNazan Arısoy · Dokuz Yayınları · 202231 okunma
Reklam
Tarîkat ve hakikat, vesilelikten çıkmamak gerektir. Eğer maksud-u bizzât hükmüne geçseler; o vakit şeriatın muhkematı ve ameliyatı ve Sünnet-i Seniyeye ittiba', resmî hükmünde kalır; kalb öteki tarafa müteveccih olur. Yani: Namazdan ziyade halka-i zikri düşünür; feraizden ziyade, evradına müncezib olur; kebairden kaçmaktan ziyade, âdâb-ı tarîkatın muhalefetinden kaçar. Halbuki muhkemat-ı şeriat olan farzların bir tanesine, evrad-ı tarîkat mukabil gelemez; yerini dolduramaz. Âdâb-ı tarîkat ve evrad-ı tasavvuf, o feraizin içindeki hakikî zevke medar-ı teselli olmalı, menşe olmamalı. Yani: Tekyesi, câmideki namazın zevkine ve ta'dil-i erkânına vesile olmalı; yoksa câmideki namazı çabuk resmî kılıp, hakikî zevkini ve kemalini tekyede bulmayı düşünen, hakikattan uzaklaşıyor. Mektubat - 452
... İmam Şafii, Allah ona rahmet etsin, şöyle demiştir: “Bir çocuğa öğretilmesi gereken en önemli huy, Resulullah'ın yaptıklarını örnek almasıdır. (El-Beyhaki "el-Adab)
Günümüzde daha beter...
Zira Konya'dan başka İstanbul ve Bursa cami ve türbelerinde kıyafet ve hareketleriyle saygısızlık gösteren yerli turistlere rastlanmaktadır. Açık saçık kıyafetle pantolonlu kadınların bu mukaddes yerlere girerek ve bir eğlence yerindeymiş gibi konuşma ve gülmelerinin ziyaret âdâbına aykırı olduğu, buna müsaade edilmemesi lazım-geldiği hatırlatılınca, küçük memurlar bu gibi müdahaleler dolayısıyla merkezden ihtar aldıkları cevabını vermişlerdir. Bu ihtarların ilgili umum müdürler tarafından yapılacağını sanmıyorum. Zira dünyanın her tarafında bu ziyaretlerde kendine göre bir âdâb ve saygı vardır. Mesela Avrupa'da bir kadın kiliseye sokak kıyafetiyle ve örtüsüz giremez. Bundan dolayı aşağılık duygusuna düşmüş olanların bu hususlara dikkatle "Devrimcilik!"lerine bir eksiklik gelmeyeceği muhakkaktır.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.