Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bütün hukuk sistemlerinde yalancı şahitlik yasaktır ve cezası vardır. Tabii ki yalancı şahitlik yaptığı kanıtlanırsa... Peki, sırf dört şahit olmaması o iki veya üç kişinin yalancı şahitlik yaptığının veya iftira attığının delili olabilir mi? Bir kişi bile görmüş olabilir. Siz hukuken bunu yetersiz bulabilirsiniz. İki, üç, dört şahit olmadan hüküm vermek yeterli olmaz diyebilirsiniz. Ama dördüncüyü tamamlayamadı diye o kişiyi iftiracı ilan etmek ve üstüne sopa atıp cezalandırmak hangi hukuka, hangi vicdana sığar. Allah’ın adaletine sığar mı, Allah böyle bir adaletsizliğe izin verebilir mi? Sadece bu ayet bile bu kitabın Allah’tan gelmediğini göstermek için yeterlidir."
Sayfa 223 - e-bookKitabı okuyor
"Âlemlere rahmet için gönderildi dediler, inandım. Araştırdım; insanlara işkenceyi emrettiğini, karşı çıkanları en acımasız yöntemlerle öldürttüğünü, kollarını bacaklarını parçalattığını, kendisine muhalefet edenlere militanlarını gönderip özel planlarla suikast düzenletip katlettiğini, rahmet peygamberi olarak kendisine inananlara
Reklam
Bir Ayet Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. (Bakara, 2/262) Bir Hadis Şu dört kişi, öldükten sonra da sevap almaya devam eder: Allah yolunda nöbet tutarken ölen, ilim öğreten -ilmiyle amel edildiği müddetçe sevabını alır, sadaka-i cariye bırakan -bu sadakadan faydalanıldığı müddetçe sevabı devam eder ve kendisine dua eden salih evlat bırakan kişi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 36, 655) Bir Dua Allah'ım! Senden; kederden uzak bir hayat, normal bir ölüm ve Sana ahirette zelil olunmayacak bir dönüş istiyorum. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 32, 144)
Evet, iki husus önemlidir. Dinlemek ve düşünmek. Dinleyen düşünür, düşünenler de dinleyenlerdir.
Sayfa 480
Onlar hayvandan da aşağı bir seviyededirler. Ama bunlarınki, olduğu halde dinlemez ve düşünmezler. Bu nedenle de hayvandan daha aşağıdırlar. Yollarını şaşırmış ve ne yapacaklarını bilmezler. Bunlar, hayvanlar gibi yer ve içer, onlar gibi yatar ve yaşar, onlar gibi dünyaya bakar ve onlar gibi ürerler. Bir ses duyduklarında ise anlamadan sesin geldiği yöne bakarlar ama sonra kaldıkları yerden devam ederler.
Sayfa 480
Onlar hayvanlar gibi bir hayat sürüyorlardı. Hayvanlar da duyarlar ama dinlemezler. Dinlerler ama anlamazlar. Günlerce kulak verseler de bir sonuca varamazlar. Zira akletme yetenekleri yoktur. Zira bu, onların tabiatı ve fıtratıdır. İnsan da onlar gibi davrandı mı onlara benzemiş oluyor. Bu, aslında bir hakaretten ziyade bir hakikattir.
Sayfa 480
Reklam
"Ebu Bekir ve Ömer kızlarını Muhammed’le evlendirerek onu iyice kontrollerine aldılar. Muhammed Medine’nin verdiği ganimet imkânlarıyla, bol bol savaşlar, seriyyeler düzenlemekten, ganimetlerin peşinde koşmaktan ve bol bol evlenmekten ve cariyeler edinmekten başka bir şeyle meşgûl olamaz oldu. Ayet gerektiğinde Ömer gerekeni söylüyor, Allah da Muhammed’e buna uygun ayetleri indiriveriyordu. Allah artık Hatice ve Varaka gibi değil Ömer gibi düşünüyordu. Muhammed artık Ebu Bekir ve Ömer tarafından belirlenen siyasetlerin ilahi onaylayıcılığını yapıyordu. Kalan zamanlarını da mescidin etrafını çevreleyen odalara kapatılan eşleriyle birlikte geçiriyordu."
Sayfa 175 - e-bookKitabı okuyor
"Kur’an metni sınırlı sorunlar sınırsız olunca, sorunları çözmek için yeni dinî kaynaklara ihtiyaç duyuldu ve Peygamber hadisleri ortaya çıktı. Ayet uydurmak mümkün değildi ancak bir kaç ravi bulunca hadis uydurmak gayet kolaydı. İlk zamanlardaki metinlerde bir kaç yüzle sınırlı sayıda hadis varken sonraki derlemelerdeki hadis sayıları yüzbinlerle ifade edilmeye başladı. Bunlar da yetmedi sahabe sözleri, tabiin ve tebettabiin sözleri de birer hadis gibi işlev gördü."
Sayfa 167 - e-bookKitabı okuyor
"Hz. Ömer’e ait pek çok söz ve görüşün ayet haline getirildiği bilinen bir husustur. Pek çok Arap örfü de ayet veya peygamber sözü olarak dinileşmiştir."
Sayfa 164 - e-bookKitabı okuyor
Müminun Suresi 91. Ayet
Mâ-tteḣaża(A)llâhu min veledin vemâ kâne me’ahu min ilâh(in)(c) iżen leżehebe kullu ilâhin bimâ ḣaleka vele’alâ ba’duhum ‘alâ ba’d(in)(c) subhâna(A)llâhi ‘ammâ yasifûn(e) Allah asla çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka bir ilâh da yoktur. Eğer olsaydı, o takdirde her bir ilâh kendi yarattıklarını yanına alır ve mutlaka biri diğerine üstünlük kurmaya çalışırdı. Allah, onların uydurduğu noksan sıfatlardan münezzehtir.
Reklam
Yunus Peygamber
Azabı gördükten sonra iman edip de imanlarının faydasını gören hiçbir memleket halkı olmamıştır. Ancak Yûnus’un kavmi hâriç. Onlar iman edince, biz de dünya hayatındaki o alçaltıcı azâbı kendilerinden kaldırdık ve onları belli bir süreye kadar dünya nimetlerden faydalandırdık. Yunus / 98. Ayet Balık Sahibi’ni de hatırla. Hani o kavmine kızarak
6.cilt
3. "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." Kaf sûresi(50), 18. Bu âyet-i kerîme dilin korunması ve ağız disiplini konusunda en temel ve en genel esası belirlemekte, güzel veya çirkin, hayır veya şer ne olursa olsun ağızdan çıkan her sözün kaydedildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ortaya koymaktadır. Böylesine yakından bir takip, tesbit ve denetime tâbi olduğunu bilmek, dili korumak konusunda alınabilecek en etkili tedbirdir. Yani insan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır. O halde "nefsinin ona verdiği vesveseler" yani içinden geçen his ve düşünceler bir yana, hiç değilse iki dudağı arasından çıkacak olan sözlere son derece dikkat etmeli ve hâkim olmalıdır. Gerek yalnızken gerek toplum içinde gerek eğlenirken gerekse üzülürken her an ve her yerde ağızdan çıkacak olan söz ve kelimelerin her biri kaydedilmektedir. Kelime kelime, hesabı verilecek bir hayatın sahibi olmak, son derece disiplinli yaşamayı gerektirir. Âyet-i kerîme bizde bu bilincin yerleşmesini istemektedir.
6.cilt
2. "Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur."  İsrâ sûresi(17), 36. İnsanın bilmediği ve kendisini de ilgilendirmeyen bir takım konuların arkasına takılıp onlar hakkında ileri geri sözler söylemesi zan ve tahminlerde bulunması asla doğru değildir. Dili koruma ve konuşma disiplini bakımından hiç hoş olmayan bu durum, sonuçta insanı büyük bir sorumlulukla karşı karşıya getirir.Duymadığını duymuş gibi, görmediğini görmüş gibi, anlamadığını anlamış gibi davranıp o yarım yamalak bilgilerle birtakım değerlendirmelerde bulunmak, sorumluluk duygusuyla bağdaşacak hareketler değildir. Biz biliyoruz ki "Hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz" hadisinde olduğu gibi her insan, öncelikle tüm uzuvlarından sorumludur. Bu âyet-i kerîmede özellikle idrak ve bilginin gerçekleşmesinde etkili olan kulak, göz ve gönlün sorumlulukları hatırlatılmak suretiyle insanın genel sorumluluğuna dikkat çekilmiştir. Âyet-i kerîme gıybet gibi bir günaha düşmemenin yolunu, "Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine düşme, iyice bilmediğin bir sözü söyleme" diye göstermektedir.
İçki ve Kumar
"Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: 'İkisinde de insanlar için hem büyük bir günah hem de menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha büyüktür.' Ayrıca sana, neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan fazlasını." Allah sizin için ayetleri işte böyle iyice açıklar; umulur ki düşünürsünüz."
ÂL-İ İMRÂN Sûresi: 138. Âyet.
"Bu Kur'an insanlara bir açıklama, takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür."
Sayfa 66 - Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları / 1244, Kaynak Eserler /131, Cüz:4, Sûre:3.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.