Yalvardıkça önemini kavrardım yalvardığını şeyin, artardı korkum. Dururdum sokağın ortasında, özür dilerdim, o beni kolumdan çekerdi. Anama babama söylerim bu yaptıklarını derdim, gülerdi... Güçlüydü bu konuda, vız geliyordu. Dükkân kapılarına, duvarlara tutunurdum, eteğinden çekerdim, direnirdim, beni bağışlamadan bir adım atmak istemezdim (ona da neler çektirmişim!) ama sürüklerdi beni, şimdi bu yaptıklarımı da öğretmene anlatacağını söyler, sürüklerdi beni. Vakit ilerler, kilisenin saati sekizi vururdu; okulun zillerini duyar, öteki çocukların koşmaya başladıklarını görürdüm. En korktuğum şey; okula geç kalmaktı. Biz de başlardık koşmaya, bir yandan da "söyleyecek - söylemeyecek" diye pazarlığa, girişirdim kendimle. Söylemezdi! Hiçbir vakit de ele vermedi beni.. Ama isteseydi yapabilirdi ya! (Dün söylemedim, bugün söyleyeceğim; bak görürsün!) Bu gözdağı bitirirdi beni. Kimi gün - düşün Milena - öfkesinden, duruverirdi sokakta, hırsla yere vururdu ayağını... Dükkânlardan çıkarlar, bize bakarlardı! Ne saçma şeyler bunlar, değil mi? Ne türlü seninim Milena, anla! Bu aşçı kadınlar, bu korkutmalar, otuz sekiz yılın ciğerimde biriktirdiği toz toprakla ne denli seninim bilsen! Bunlar değildi demek istediğim, ya da başka türlü diyecektim, olmadı... Gece ilerledi, kesmeliyim artık, uyumam gerekiyor... Oysa biliyorum; uyuyamayacağım. Sana yazmaktan vazgeçtiğim için uyuyamayacağım. Eski günlerimi bilmek istiyorsan, altı ay önce babama yazıp da veremediğim uzun mektubu gönderirim sana.
YARIN DİYE BİR ŞEY YOKTUR Kendimi hafifçe heyecanlı hissediyordum: Bir sürü sıgara içmiştim; son olsun diye bir tane daha yaktım. Bu biter bitmez yatağa girmeliydim: Yarın vücudum dinlenmiş, zihnim açık olmalıydı. Sigarayı içerken Hâmid’den ve mesela bir Davalaciro diskuru veya Ankara’nın ünlü eleştirmecisinden, kendi diliyle yazılmış bir söyleşi
Reklam
Ruh zevke sefaya düştü mü sanatlar da, etkinlikleri de söner ve her şey uzayıp giden gevşek bir çabaya dönüşür
153 öğeden 161 ile 153 arasındakiler gösteriliyor.