Unutmaya bile gücüm yok. Artık yaşamaktan öte bir ölüm kalmıyor bize. Toprağın çekirdeğinden ve göğün burçlarından kovulduk. Bedenimiz bir sarkaç gibi gidip geliyor bu ikisinin arasında. Yüzlerimiz bir tek yüzün fotokopi makinalarına yatırılarak çoğaltılmış birer sureti. Adlarımız sağdan sola, yukarıdan aşağıya çözülen bulmacaların içinde gizli. Sabahları gazetelerde bir bardak çay eşliğinde okunacak: "Bir tohum daha çürümeye mahkûm edildi!"
+268
"bir hayalim var: kitap devleti ... 1- ülke, kitap okuyan ve okumayan olarak keskin bir şekilde ayrılır. evet, yegane ayrımcılık bu olacak. kitap okumayı tercih etmeyen vatandaşlar sınır dışı edilmeyecek tabii ama oy verme hakkı elinden alınacak. 2- okulda sadece kitap okuma alışkanlığı kazandırılacak. hiçbir şey öğretilmeyecek kitap
Sayfa 15 - İBKKitabı okudu
Reklam
Çay seremonisi
Çay seremonisinin arkasında yatan prensipler - uyum, saygı, saflık ve sükunet - hayatlarımızda sahip olmak istediğimiz şeyler. İnsan olarak başka insanlarla huzur içinde yaşamak ve saygı görmek isteriz. Başkaları için bu seremoniyi düzenleyerek hem onlara hem kendinize bu arzuyu fiziksel olarak göstermiş ve ifade etmiş olursunuz. Ayrıca bu seremoni bir tür topluluk hissi ve dayanışma da inșa edebilir. Bunu illa çok resmi bir şekilde yapmamız da gerekmez; çay eşliğinde hasret gidermek için bile olsa, insanları bir çay sofrasında toplamak daha ufak çaplı ve daha incelikli bir şekilde aynı etkiyi yaratabilir.
Sayfa 208 - PEGASUSKitabı okudu
bilmem neden suçluyuz bir sonbahar denizine dökülürken klarnet eşliğinde akşama çay içip sohbet etmemizi çağırıyorlar tanık sandalyesine (...) şaşıyorum hala insanı kanatan hakikatler olmasına ve yalnızlığa
Mayıs her şeydir!
Anladım; mayıs her şeydi, öfkeydi, direnişti, zulümdü, yenilgiydi, o cesur ve yiğit yoldaşlardı, ölümüyle alay eden Yusuf Aslan 'dı, babası üzülmesin diye ayakkabılarını arkadaşlarına hediye ettiğini söyleyen Hüseyin İnan'dı; asılmadan önce son kez dinlenen Rodrigo'nun Gitar Konçertosu eşliğinde içilen son çay ve son sigaraydı; babamın, "Bizim çocukları astılar!" diye, kesik kesik ağlamasıydı; Atilla Keskin'in, "Sen İstanbul kokuyorsun!" diye bana sarılmasıydı mayıs ayı... Beyaz bir tabutun başında hep birlikte söylenen son dizelerdi ...
Unutmaya bile gücüm yok. Artık yaşamaktan öte bir ölüm kalmıyor bize. Toprağın çekirdeğinden ve göğün burçlarından kovulduk. Bedenimiz bir sarkaç gibi gidip geliyor bu ikisinin arasında. Yüzlerimiz bir tek yüzün fotokopi makinalarına yatırılarak çoğaltılmış birer sureti. Adlarımız sağdan sola, yukarıdan aşağıya çözülen bulmacaların içinde gizli. Sabahları gazetelerde bir bardak çay eşliğinde okunacak: 'Bir tohum daha çürümeye mahkum edildi!'
Reklam
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.