Öyle dönemleri vardır ki hayatımızın çıkışı olmayan bir sis bulutunun içinde yürüdüğümüzü hissederiz. Suyla buluşan rakının beyazı kadar yoğun bir sis...
Bir de Baktım Yoksun, hem Haldun Taner Öykü Ödülü’ne hem de Yunus Nadi Öykü Ödülü'ne layık bulunmuştur.
Eserin kahramanları Yekta, Melek, Faruk vs. kişilerdir. Eserin ana kahramanı Yektadır. Olaylar onun etrafında gelişir. Bir nevi olayları yaşar ve düşüncelerini aktaran kişidir.
Eserin konusu baba oğul ilişkisidir. Babasının ölümünden sonra yaşadığı boşluğu, ruhunda açılan yaraları, sitemleri, özlemi dile getirmiştir. Önceki eserlerinden birinde de baba temasına değinmiştir : Aile Çay Bahçesi.
Eserin olay örgüsü Goncagül adlı kedinin kaybolması ve Yeşil Ev adlı mekana gidip kediyi ararken çocukluk anılarını hatırlayıp babasının hayali ile konuşması ile olaylar başlar.
Eserde mekanlar Yeşil Ev, Sacayağı Sokağı, Şişli, Taksim, İstiklal, Beşiktaş vs. mekanlardır.
Eserde dil ve anlatım sade ve yalın bir dil kullanılmıştır. Hayal unsurlarına yer verilmiştir. Örneğin; babasının hayali ile konuşması.
Eseri beğendim. Ama bazı yerlerde hayal miydi gerçek miydi diye bana sorular sordurdu. Bu yüzden kopukluklar yaşadım. " İyi Uykular " adlı son kısımdaki öyküyü daha çok beğendim. Çünkü babası hakkında düşünceleri beni etkiledi ve duygulandırdı. Eseri tavsiye ederim.
Haydut Karokep
Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı:
-Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve
dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz?
Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri
soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
Yazarın "Bir de Baktım Yoksun" öykü kitabına "Sarmaşık" öyküsüyle giriş yaptığım zaman, ilk izlenimim, daha giriş cümleleriyle uğraşırken, içime koyu bir hayal kırıklığının tıpkı açık kapağıyla küvete düşen mürekkep kalemden yayılır gibi yayılmaya başlayacağı hissiydi.
Yanılmışım, bu kadar kötü girişi (bende yarattığı his buydu) o kadar ustaca toparlayıp, terse yatırdı ki beni, öykünün sonuna geldiğimde, o kadar kısa zamanda içimde, hüzün, kendimle yüzleşme, mağlubiyet, coşku hatta tebessüm etme isteği gibi bir yığın bir yığın duyguyu misafir etmiştim.
Yuh, dedim, ne çarptın be yazar. Harbi bu işi biliyorsun Yekta Kopan, dedim.
Bu kitaba, "Bir de Baktım Yoksun"un üstüne başlamamalıydım. Kötü oldu, bitiremedim bunu. Sevmedim ben bu kitaptaki öyküleri.
Yekta Kopan'ın 2010 Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü ve 2010 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü alan eseri Bir de Baktım Yoksun, 6 adet öyküden meydana gelen bir eser. Hikayelerin tamamı baba-oğul ilişkileri, hesaplaşmalar gibi temalar üzerine kurulu.
Öykülerdeki etkileyicilik ve anlatım tarzı ile sürükleyici bir biçimde ilerliyor. Okuyanı içine çeken bir yapıda devam ediyor öyküler.
Temelinde baba-çocuk ilişkisinin olduğu 6 öykü. Hepsinde de babaya-çocuğa özlem duyguları yüklü. Yekta Kopan'ın babasıyla olan ilişkisi ne kadar köklü bilemiyorum ancak tüm kitaplarında bu temayı kullanıyor. Ölüm-baba-buhran üçlemesi üzerine kurguluyor tüm hikayeleri. Kötü mü? Hiç değil. Öykülerin hiçbiri birbirine benzemiyor. Şahsına münhasır yazımlar var. Ben beğendim. Hikayeler güzeldi. Özellikle Portobello 22 ve Battaniye hikayeleri ayrıca güzeldi.
Sarmaşık - Evinin yakınlarında kedisini, terkedilmiş bir binada ararken ölmüş babasıyla karşılaşan adamın hesaplaşması.
Portobello 22 - Babasının yazarlar ve şehirler karşılaştırma hobisini, babası öldükten sonra görev edinip yurtdışında gerçekleştirmek isterken, tanıştığı kıza aşık olan adamın hesaplaşması.
Kırmızı - Eşi bulunmaz tablo koleksiyoncusu bir adamın hikayesini dinlemek için yola çıkan karakterin, bunu yapmak için birlikte gittiği kadına karşı duygularını anlama hesaplaşması.
Battaniye - Kızının büyümüş hali ile bir rakı masasında hesaplaşan adamın hikayesi.
Kertenkele - Karısından ayrıldıktan sonra değişen hayatına alışmaya çalışan adamın hikayesi.
İyi Uykular - Ölen babanın ardından yazılan mektup.
Kitap için eleştirebileceğim bir nokta ise, Can Yayınlarının kapağı çok kötü.. Kahraman Tazeoğlu kitabı kapağı gibi olmuş. Daha sanatsal, daha dokunaklı bir kapak ve renk seçilebilirdi.