İdam üzerine düşünürken Sokrates'in savunması kitabı aklıma geldi ve şöyle bir yazıyla karşılaştım... Ahlak felsefesi derslerinin belki de ilk okulda verilmeye baslaması gerekir?.. Sokrates, zamanın en ünlü şehri Atina’nın altın çağı döneminin ortasında, M.Ö. 470 yılı civarında doğdu ve Atina’nın en büyük zaferlerinden acı sonuna kadar olan tüm
Terazi sembolü gibi dengeyi temsil eder. Zarifliği ve kibarlığı ile tüm burçları geride bırakır. Terazi burcunun en belirgin özelliği güzellik ve estetik duygularının son derece gelişmiş olmasıdır. Adeta dünyayı güzelleştirmek için dünyaya gelmişlerdir. Terazi insanı saf ve temiz kalplidir, uyuma her zaman önem verir. Adalet duygusu son derece gelişmiş olan terazi, zor beğenen bir burçtur. Terazi burcu kolay kolay sinirlenmez ancak sinirlendiği zaman inatçı ve kavgacı biri olduğu için sizi şaşırtabilir. Haksızlığa asla katlanamazlar ancak çok fazla sinirlendiklerinde bile şaşırtıcı derecede sinirleri hemen geçer. Üzüldüklerinde bu onları çok derinden etkiler ve sosyal hayatlarına da yansır. Terazi burcu eğlenceli biri olduğu kadar duygusaldır da. Terazi burcu insanı, duygusallaşıp ağlayabilir ama hemen sonrasında sizinle eğlenmeye devam etmekte ustadır. Terazi insanı, her zaman adil olan tarafın hakkını verir ve sinirli birini çok iyi bir şekilde sakinleştirebilir. Terazi sürekli çalışır ve kendisini hiçbir zaman boş bırakmaz. Özellikle iş konusunda dikkatli olan ve yaptığı işi sahiplenip en iyisini yapmak isteyen terazi burcu insanı hiçbir konuda aceleye getirilmeyi sevmez. Bu yüzden kararsız olarak görülürler. Dürüst bir kişiliği olan terazi burcu insanı adeta sanat için doğmuştur. Terazi burcu için etrafı tarafından sevgi ve saygı görmek, aile ilişki vb. çok önemlidir. Çevresinde anlaştığı çok kişi vardır, hemen hemen herkesle anlaşabilir. Aşk hayatında tek bir kişinin ilgisi ona yetmeyebilir ancak gerçekten sevdiği zaman o kişiye bağlanır ve tutkuludur.
Reklam
Vazifem aşk yolunda ter döken bi safken, düştüğüm vakit içimden bir ses kalk der ! yaşama hevesi kalmamış bir insanım be şahsen. ne söylesem boş, ne dersem anlamaz bir insanın yüzünden herşey bi şarkı bazen bir şiir hitap eder sana, bazen haykırışlarım falan her an yanında olamasamda.. çalar kulaklarında şarkılar duyarsın bi anda. beni
Şeyhmus Diken'den Diyarbakır ''ın vahim hâlini anlatan güzel yazısı...
Toza Sor Axparig! Mıgırdiç Margosyan'ın kitaplarında öylesine bir Diyarbakır anlatısı vardır ki; 1953'de daha 15 yaşında orta mektep talebesi iken şehrinden ayrılmış bir çocuğun değil, ömrü billâh o kadim surların içindeki mahallelerden ayrılmamış, hep oralarda yaşamış biri gibi. “Toza Sor” Bukowski’nin önsöz yazdığı John Fante’nin muhteşem
Eller
Ben bir pasifistim. Anarşist değil, liberteryen pasifistim. Bu seçtiğim varoluş fikrimi siz değerli okur dostlarımla paylaştığım, paylaşabildiğim için de mutluyum. Stefan Zweig gibi düşünürüm bu konuda. Stefan Zweig, Yahudi olmasına karşın, tıpkı Kafka gibi Siyonizm’in açık bir destekçisi olmamıştır. Her insan doğduğunda birtakım kimliklerle
Münzevera
-Bir yaşantı geride bıraktım, Üstü umutlarla kaplı, Dayanağı çatlaklarla, Çatlakları acılarla dolu bir yaşantı. Yaklaşan her ruhun benliği bir çatlak sebebiydi, Geleceğin penceresine ise sinen buğuydu. Sana yazılan şiirler vardı o pencere camında, Yaşanılacak düşlerin memnuniyetiyle yazılan. Çarelerin yavaşça bir bulanıklığın esiri oluşu, Bir
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.