Bir gün anlarsın beni neden suskunum
Dünya içimde konuşurken böyle
Bedenimi aşıyor yorgunluğum
Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
Bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride
Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.
Şimdi o var diye yaşamak öyle güzel
Çirkin olan ne varsa değişti kendiliğinden
Dokunduğu her şey bir bir aydınlanmakta
Saksıda çiçekler büyüyor güzelliğinden…
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Sen istediğin kadar kelime söyle, istediğin kadar cümle kur. Sınır yok, açmaz yok, korku yok, hayal çok. Gün gelir de bir noktayla bitersin ya işte o zaman anlarsın cümlelerinin aslında ne kadar çaresiz olduğunu.
Düşleri çalınanlara..
Sessiz loş karanlık sokaktan geçerken yalnızlığın ne demek olduğunu anlarsın…
Bir pragmatiktir gidiyor.
Anlayamadım ben bu insanları!
Ne dertsizliktir bu!
Kıskanıyor muyum ne!
Bilmem kaç şafak göz kapaklarımda yağmur eksik olmadı.
Yürüdüm, yürüdüm de yolun sonunu göremedim.
Adını anamıyorun ama işte içimde bir tek o eksik.
Ne tuhaf bir
Sözde senden kaçıyorum
Dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sevdasın
İpekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda
Günün birinde önemli bir insan olursan, gün ışığının sana gıda kadar gerekli olduğunu anlarsın! Kıymetli bir alim, varlığını, diğer insanların gösterdiği hürmete borçludur.
Ne olur bir gün beni
Kapından olsun dinle
Öldür bendeki beni
Sonra dirilt kendinle
Çarpsam kara sevdayı
En azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı
Anlarsın kemendinle
Yavuz Bülent Bakiler