Bazen öyle anlar yaşarız ki bizi derinden etkiler ve tüm hayatımızda yer edinir.Bu sadece 24 saat kadar kısa bir zaman dilimi olsa bile.İşte Stefan Zweig bizleri akıcı anlatımıyla bu 24 saatle buluşturuyor.
Biz kadınlar aslında hemcinslerimizin ne hissettiğini,ne düşündüğünü,neyi neden yaptığını az çok tahmin eder ve biliriz.Birbirimizde kendimizi görürüz ve bu yüzden öyle ki en büyük iyiliği ya da en büyük kötülüğü bizler hemcinsler birbirine yapar ve ne yazık ki bazen bir kadının başka bir kadına yaptığı şeyi bir karşı cins yapmaz.Ama neyse ki Mrs.C böyle bir hataya düşmüyor.Belki de Mrs.Henriette'de kendisini gördüğündendir.
Ahh Mrs.C...Sana ne çok merhamet ve aynı zamanda öfke duydum.Neden mi?Aptalca ve delice bir heyecan uğruna ailene ihanet ettiğin için sana karşı öfkeliyim evet.Ama diğer yandan özgürce hislerinin peşinden gittiğin için,en azından kocanın kollarında kapalı gözlerle aldatıp iki yüzlü davranmak yerine cesurca çok daha dürüst bir şekilde tutkularının peşinden gittiğin için sana hayranım.İşte Mrs.C sen bu 24 saati nasıl sancılı geçirdiysen ben de bu kitabı okurken bir o kadar kendi içimde ikilemlerimle mücadele verdim.Ve eminim herkesin hayatında bu şekilde olmasa bile farklı yaşantıları bambaşka 24 saatleri iyi veya kötü olmuştur belki de olacaktır..İyi düşünelim iyi olsun o halde...
Keyifli okumalar:)