Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanların duydukları korkuların, acıların, huzursuzlukların, kuşkuların, güvensizliklerin, şüphelerin kıskançlıkların ve de saldırganlıkların kökeninde ve dahası gösterdikleri nörotik, depresif, psiko-somatik, şizofrenik reaksiyonların temelinde hemen hemen her zaman, az ya da çok latent veya manifest, geçici ya da sürekli bir yabancılaşmış yaşantı serüveni bulunmaktadır.
Sayfa 178 - Ara Yayıncılık (Ekim 1990)Kitabı okudu
Bütün bu katmerli dışlanmalar neticesinde büyük bir patlama gerçekleşiyor ruhumda. İşte bu patlamaya psikologlar şizofreni demekte. Yani anlaşılması gereken bu: Şizofreni, dramatik bir sürecin sonucunun adıdır.
Reklam
Allah'ın ipine tutundum. Tutuş o tutuş. Beni bambaşka bir cihete aldı. götürdü. Şizofreniden muzdarip olduğu söylenen bir kişinin 48 yaşından sonra yepyeni bir çevre kurması, kitaplar yazabilmesi mümkün mü? Normal bir insan yapamaz bunu. Bir zamanlar beni gören doktorlar, hasta olduğumu, iyileşemeyeceğimi söylerken şimdiki doktorlar "sen zaten hasta değilmişsin" diyorlar.
Sayfa 153Kitabı okudu
Şizofreni tabir edilen, onulmaz bilinen ruh keşmekeşinin ilahi bir himmetle yerini şifaya bırakabileceği şimdi tecrübeyle sabit oluyor ve bu tecrübenin ışığında belki birçok başka muzdaribe himmet doğuyor.
Sayfa 125Kitabı okudu
Dünyayı modern Batı'nın sığ, hastalıklı perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü. Şizofreni... Ölümcül bir iletişimsizlik çukuru... Hiçliğin, karanlığın, saçmalığın alacakaranlık uğultusu...
Sayfa 121Kitabı okudu
_Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur. _Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye entelektüel denir. _Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınları gibi her şeyi delip geçebilirler. _Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle. _Dertten kim öImüş sanki bırak her şey dağınık kaIsın.
Reklam
Belli aralıklarla hayatımı kasıp kavuran şizofreni nöbetlerine kendimce bir anlam verme savaşını sürdürmeseydim, bugün artık düşünmeyen, konuşmayan, hiçbir anlamda çevreyle iletişim kura­ mayan bir varlık durumuna indirgenirdim. Halen duygusal dün­ yam, benliğim en az kırk ayn parçaya aynlmış durumda. Ama en ortada, tepede, hâlâ düşünmeye, sorgulamaya, denetlemeye; ken­ dine, çevreye, hayata anlam vermeye çalışan bir düşünsel merkez var. Her an yıkılabilse de, yıkılmaya hazır olsa da, zaman zaman üç, beş, sekiz, on parçaya bolünse de, o merkezi sürekli ayakta tut­ mak, her sabah yeniden kurmak zorundayım.
“Delilik Ülkesinden Notlar”, şizofrenik nöbetler hâlinde yaşadığım hezeyanı anlatır; tam bir cehennem hâli…
Başarı ve benlik duygusu
Yale'da mevcut başarı sıralaması şu şekildeydi: Pekiyi, orta, geçer ve başarısız. Sınıf içi sınavlarda (kitaplar açık olarak yapılan sınavlardır), ilki hariç ben hep pekiyi almiştim. Joe Goldstein'ın ceza hukuku dersi için ise sınav evde açık yapılıyordu, üzerine bir şeyler yazmamız için çeşitli konu seçenekleri sunuluyordu ve ben de çocuklarını öldürmüş akıl hastası anneler için özel bir yasa olmalı mı, yoksa olmamalı a konusunu irdelemeyi seçtim. Steve'le saatlerce görüş alışverişinde bulunduktan sonra her şeyi toparlamaya da saatlerimi harcadım. Sınav sonuçlarını aldığımızda Steve'in pekiyi aldığını gördük, benim notum ise ortaydi. Etrafımdaki çoğu öğrenci gibi ben de derslerimi çok fazla umursuyordum. Ancak onların aksine bu dersler benim sahip olduğum tek şeydi. Spor yapmıyordum, müzik enstrümanı çalmıyordum, hiç hobim yoktu ve kurabildiğim sosyal yaşantım ufacık ve kırılgandi. Bu yüzden de aldığım notlar dünyada başarabildiklerimle ilgili aldığım tek nesnel sinyaldi. Akademik hedefler koyma ve bunlara erişme görevi benim için bir tür yapıştırıcı bant görevi görüyordu; kendimi tek parça halinde tutabilmem için ona ihtiyacım vardı. Başarısız olmak (ya da en azından söz konusu durumda kendimle ilgili beklentilerimi gerçekleştirememiş olmak) bu bandı yırtıp atmış ve kırılgan benlik duygumu iyiden iyiye parçalamıştı.
Sayfa 243Kitabı okudu
Yine de işimi özenle ve gayet iyi yapıyor ve ondan fazlasıyla tatmin oluyordum. Kitapların içine gömülü olarak ya da kendi kafamın tuzağına düşmüş halde geçirdiğim onca yılın ardından başkalarıyla böyle bağ kurmak bana bir amaç vermişti. Faydalı bir şeyler yapıyordum ve bunu biliyordum. Hissettiğim kibir değil gururdu, hatta bu aileme hep "pekiyi" notlarıyla dolu bir karne götürdüğümde yaşadığım gurura benzer bir gururdu. Kaçınılmaz olarak Littlemore'dan ayrılma vaktim gelip çattığında, hastalar bana bir veda kartı hazırlamış ve hepsi kartı imzalamıştı. Birçoğu onlarla vakit geçirdiğim için bana teşekkürlerini sundukları küçük notlar da eklemişlerdi. O gece odamda, kartı elimde defalarca evirip çevirip bu sözlerin bana yazılmış olmasına, yani bunun tam tersi olmamasına hayret ederek yazdıklarını okumuştum.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Boş bir evde ya da boş bir odada, hatta ışıklar söndüğünde göze tuhaf görünmeye başlayan aşina oldukları bir odada bile çoğu çocuk aynı korkuları yaşar. Çoğu büyüyünce bu korkularından kurtulur ya da öcülerle aralarına rasyonel akıllarını koymayı bir şekilde başarır. Ama ben bunu asla yapamadım. Bu yüzden de erkek kardeşlerimle aramdaki ateşli rekabete, aldığım iyi notlara ya da su kayaklarının veya bisikletin üzerindeyken hissettiğim o güce rağmen gittikçe uzayan boyumun tersine içten içe küçülmeye başladım. Nasıl bir korku duyduğumu, kendimi ne kadar çekingen ve yetersiz gördüğümü diğer insanların görebildiklerine emindim. Bir odaya girdiğim ya da çıkıp gittiğim sırada benim hakkımda konuş- tuklarından da emindim.
Sylvia Plath’tan İbn Arabî’ye Bir Dönüşümün Ardından
Dünyayı modern Batı’nın sığ, hastalıklı perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü. Şizofreni.. Ölümcül bir iletişimsizlik çukuru.. Hiçliğin, karanlığın,saçmalığın alacakaranlık uğultusu.. Evimin bir odasında, yıllarca, hareketsiz yattım. Bir mağara tabanına uzanmış yaralı hayvan misali..
Sayfa 133 - KetebeKitabı okudu
NOTLAR: YAZAR: ALLİSON ALLY ÇEVİRMEN: NALAN ÖZTÜRK * Evrimin kendisi, isyancı kalabalıkların umutlarına bir karşılık oluşturuyordu. Türlerin birbirinden oluşabileceği fikri, işçi sınıfına hitap etmekteydi; kendini geliştirme umuduyla halka açık konuşmalara ve gece okuluna giden bir topluluktu işçi sınıfı. Türlerin kendileri değişime
18 yıl odasından çıkmayan bir şizofreni hastasının ifadesi
Dünyayı modern Batı’nın sığ, hastalıklı perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü. Şizofreni…Ölümcül bir iletişimsizlik çukuru… Hiçliğin, karanlığın, saçmalığın alacakaranlık uğultusu… Evimin bir odasında, yıllarca hareketsiz yattım. Bir mağara tabanına uzanmış yaralı hayvan misali…
Sayfa 121Kitabı okudu
“Şizofreni... Ölümcül bir iletişimsizlik çukuru... Hiçliğin, karanlığın, saçmalığın alacakaranlık uğultusu..."
Sayfa 121Kitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.