Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
342 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
neokudum #novellaneokuyor #ҽɱҽƙƈ̧ƈ̧ιιιιʅʅʅʅʅҽɾιιιιιɱιιιιιȥιιιιɳɠϋɳϋ YAŞAR KEMAL’İN BİTKİLERİ Yalnız bizim Anadolu mu Tüm insanoğlu yaşamının Her yanına önüne bir çiçek takmıştır . İnsan oğlunun adı , çiçekli insanoğlu olmalıydı. İçerisinde birbirinden farklı farklı bitkilerin bilimsel adı teknik özellikleri ve Yaşar Kemal’in hangi
Yaşar Kemal'in Bitkileri
Yaşar Kemal'in BitkileriSinan Cömert · Vagon Kitap · 06 okunma
126 syf.
9/10 puan verdi
Ümmetçilik mi, Türkçülük mü?
Pantürkizm, Balkanlardan Asya steplerine kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan Türklerin birliğini yani "Büyük Türk Birliği" ilkesini savunan, temsilcisi olmaktan onur duyduğum izmdir. Pantürkizm, İslam sosu başta olmak üzere bütün izmlerden arındırılmış saf Türklüğü tanımlar. Gurur duyduğumuz Teşkilatı Mahsusa'nın da kuruluş
Üç Tarzı Siyaset
Üç Tarzı SiyasetYusuf Akçura · Ötüken Neşriyat · 20182,276 okunma
Reklam
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Yeryüzü, mühendislerin kesin delillerle ispatladığı gibi felekler âlemi karşısında o kadar küçüktür ki, sanki daire içinde bir nokta olup onun büyük bölümünü ya su kapladığından ya da aşırı sıcak veya soğuk sebebiyle yerleşilemez durumdadır. Kara parçalarının tümü ise yer kürenin oldukça küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
Vefatının Ardından Türk Basınında Papa Eftim
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder: "Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
Sayfa 231Kitabı okudu
Nafiye Bozkyurt yazdı... OKUNASI: “Gülüşünü gülüşümün yanına bırak oynasınlar bir zaman çocuklaşarak…”Diyor Mehmet Binboğa Efelya romanını su gibi bir çırpıda okudum. Son dönemlerde en büyük korkum başlayıp bitiremediğim kitaplardan duyduğum suçluluktu. Bana bu duyguyu yaşatmadığı için Mehmet Binboğa’ya ayrıca teşekkür ediyorum. Efelya Türk diline son derece hâkim kelimelerle oynama sanatını bir melodi gibi okuyucuya sunan abartıdan uzak edebi metinleri şiir ve Anadolu diliyle süsleyen tekrar tekrar okunası bir roman. Mehmet Hoca otuz yıllık edebiyat öğretmeni olmanın bütün kazanımlarını sunmuş biz okuyucuya. Ne güzel bir “an” bırakmış edebiyata. Ferhat'ın rüyalarında içselleştirdiği denizkızını arayışı Elif’e(Efelya) rastlamasıyla somutlaşır ve o andan sonra aşkın tanımı değişir. Aslında İkisi de hem kaçış hem de arayış içindedirler. İlk zamanlar şiirsel sohbetlerle başlayan bu süreç rüya ile gerçek arasında yaşanan bir aşk olarak çıkıyor okuyucunun karşısına. Kuytulardaki ayak izleri gibi her kaçmak istediklerinde gümbür gümbür bir yanardağ olmuşçasına biraz daha yakınlarında buluyorlar aşkı. Çiftin bütün sorumluluklarını hiçe sayarak birbirlerini buldukları İtalya turunda aşkın lezzeti ve koy vermişliğinin yanında kaybetme sancılarının ve sorgulama evresinin adımlarının da atıldığı bir aşk öyküsü…
Reklam
Nafiye Bozkurt yazdı... OKUNASI: “Gülüşünü gülüşümün yanına bırak oynasınlar bir zaman çocuklaşarak…”Diyor Mehmet Binboğa Efelya romanını su gibi bir çırpıda okudum. Son dönemlerde en büyük korkum başlayıp bitiremediğim kitaplardan duyduğum suçluluktu. Bana bu duyguyu yaşatmadığı için Mehmet Binboğa’ya ayrıca teşekkür ediyorum. Efelya Türk diline son derece hâkim kelimelerle oynama sanatını bir melodi gibi okuyucuya sunan abartıdan uzak edebi metinleri şiir ve Anadolu diliyle süsleyen tekrar tekrar okunası bir roman. Mehmet Hoca otuz yıllık edebiyat öğretmeni olmanın bütün kazanımlarını sunmuş biz okuyucuya. Ne güzel bir “an” bırakmış edebiyata. Ferhat'ın rüyalarında içselleştirdiği denizkızını arayışı Elif’e(Efelya) rastlamasıyla somutlaşır ve o andan sonra aşkın tanımı değişir. Aslında İkisi de hem kaçış hem de arayış içindedirler. İlk zamanlar şiirsel sohbetlerle başlayan bu süreç rüya ile gerçek arasında yaşanan bir aşk olarak çıkıyor okuyucunun karşısına. Kuytulardaki ayak izleri gibi her kaçmak istediklerinde gümbür gümbür bir yanardağ olmuşçasına biraz daha yakınlarında buluyorlar aşkı. Çiftin bütün sorumluluklarını hiçe sayarak birbirlerini buldukları İtalya turunda aşkın lezzeti ve koy vermişliğinin yanında kaybetme sancılarının ve sorgulama evresinin adımlarının da atıldığı bir aşk öyküsü…
EFELYA'dan... "Ferhat'ın on yıl önce yerleştiği ve dört coğrafi bölgenin kesiştiği şirin bir Anadolu kenti olan Eskişehir'de, o zamanlar geceler oldukça sessiz, yıldızlar elle tutulacak kadar yakın, düşlerde kaybolacak kadar yoğundu.Hele de bahar gelip ıhlamurlar çiçek açınca bir başka ferahlık, bir başka yaşama sevinci kuşanırdı insan bu coğrafyada.Şehri ortadan ikiye bir kılıç darbesi gibi bölen Porsuk Çayı ta Kütahya yakınlarından doğar, ağır ağır ve insanda hiç akmıyormuş hissi uyandırarak yaralı bir yılan gibi sürüne sürüne Eskişehir'e ulaşır, ilkyazla birlikte biraz olsun o miskinliğinden sıyrılır; karlar eriyip sele dönüşünce de coşkuyla menderesler çize çize ve allı pullu balıkları, fıstık yeşili kurbağaları önüne katıp kıyısında aşina yüzler gibi vakur, gümüş yapraklı nazlı sultan söğütlerleriyle öpüşerek yoluna devam eder, neden sonra Sakarya Nehri'ne karışınca da öfkesinin yerini anne kucağında susan bir çocuk dinginliği alırdı. O zamanların Eskişehir'inde bugünkü kalabalıktan eser yoktu.Şehrin güneyindeki yamaçlarda Osmanlıdan kalma Odunpazarı bölgesinde, semte o mistik ruhu veren bodur minareli tarihi camiler, hiçbirinin diğerinin manzarasını kapatmayan, zevkli cumbaları ve kırmızı kiremitli çatılarıyla daracık sokaklar boyunca adeta zamana direnmek için birbirine yaslanan kâğir ve kerpiç evler, yüz yıllık fırınlar, iki üç kuşağın birbirlerine güvenle tavsiye ettiği kasap dükkânları, her köşe başında ya da meydanda susuz yolcuları şırıl şırıl selamlayan sebil çeşmeler vardı..." EFELYA S.17
128 syf.
·
Puan vermedi
✰ AZGIN VAR || NİLAR GÖK ✰ Buram buram Anadolu kokan, Anadolu’nun var olan gerçeklerini, ona duyulan özlemi okuyacağımız birbirinden kıymetli 14 öykü. Öyküler kısa olduğu kadar etkileri de uzun sürer insanda. Çokça düşünüp, dalarsınız bazen okudukça uzaklara. Bunlarda tam öyle. Şivesinden, aktarımına, işlenen konularına kadar çok rahat benimseyeceğiniz, bazen içinizi ısıtacak, bazen hüzünlendirecek, gözlerinizin dolacağı bazende tebessümle okuyacağınız öykülerle dolu. Toplumda değersiz görülen kadınlar, kız çocuğunun hep geride, erkek çocuğunun gözde olduğu zamanlar, sevginin hor görüldüğü sevdalığın önüne hep engel konulduğu. Bazen de kaçıp daha kötü bir sona yaklaşanın aksine mutlu bir sona varan hikayeler. Çocukluğumuzun 90 lı yılların sıcaklığına, samimiliğine olan hasretini artıracak, geçmişe duyulan özlemi sizde iliklerinize kadar hissedeceksiniz. En çok da kitabın adı da olan azgın var öyküsü etkiledi beni sanırım bir de Gülseren. Yazarımızın bu bir birinden kıymetli öyküleriyle tanışmalısınız. Keyifle okuyun efendim
Azgın Var!
Azgın Var!Nilar Gök · Ayrıkotu Yayınları · 202322 okunma
Bir Zamanlar Anadolu'da
Yaşayıp görüyoruz işte. Kırılmadan, yanılmadan, eksilmeden geçip gidilmiyor hayatın içinden...
Nuri Bilge Ceylan
Nuri Bilge Ceylan
Reklam
”Güçlüsün, dünyayı yerinden oynatabilirmişsin gibi geliyor. Gel gelelim dünyanın umurunda olmayan, hapisten farksız bu kasabada yaşamak zorundasın. Sağa bak ağaç sola bak ağaç, gitmeyip de ne yapacaksın”
“İnsan tek başına yaşayamaz. İnsanlar birbirlerine daima muhtaçtır. İnsanlar birbirine doğrudan veya yardım kurumları aracılığıyla yardım eder. Birbirlerinin acılarını paylaşır.”
”İnsanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum, ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum.
Gel lan! Top ağacı göstereceksin bana! Bana burada top gibi bir ağaç göstereceksin yoksa senin ecdadını sikeceğim! (Naci)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.