Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Senaa

Senaa
@birdelibibliophile
Atatürk Üniversitesi İngilizce öğretmenliği
KDZ Ereğli, 7 Mart 2000
9 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Uyanış
Üzerine uymayan giysileri, yaralı elleri, güneş yanığı yüzü olduğu yerde duruyordu; ama bunların, kendisine ifade gücü vermeyen aciz dudakları nedeniyle meramını anlatamadığı için dilsiz kalan büyük bir ruhu hapseden parmaklıklar olduğunu anladı.
Sayfa 28 - Ruth MorseKitabı okuyor
Reklam
Gencin ballandıra ballandıra anlattığı şeyler ve yaşadığı maceralar, bütün gelenekleri yerle bir ediyordu. Onun zahmetsizce anlattığı tehlikeler ve güler yüzü karşısında hayat, artık ciddi çabalardan, denetim ve kısıtlamalardan ibaret bir olay olmaktan çıkmış; oynanıp altüst edilecek, kaygısızca yaşanıp keyfi çıkarılacak, sonra da umursamadan fırlatılıp kenara atılacak bir oyuncak haline gelmişti. Kızın içinde çınlayan çığlık, "Oyna o halde!" diyordu. "İstiyorsan yaslan ona, iki elini de koy boynuna!" Oysa kız bu fikrin pervasızlığına feryat etmek istiyor; kendi saflığını ve kültürünü takdir etmek, kendi sahip olduklarıyla onun olmadıklarını karşı karşıya getirip bir denge kurmak için nafile çaba harcıyordu.
Sayfa 25 - Ruth MorseKitabı okuyor
Sevgi
Hayatı boyunca sevgi açlığı çekmişti. Sevgiye hasretti. Varoluşunun temel talebiydi sevgi. Ama hiç sevgi görmemiş ve zaman içinde katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu fark etmemişti bile. Şimdi de bilmiyordu bunu. Sadece sevginin nasıl ifade edildiğini görmüş, yüreği hoplamış ve ne kadar güzel, yüce ve muhteşem bir şey olduğunu düşünmüştü.
Sayfa 18 - Martin EdenKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşk
Almış olduğu eğitim üstü kapalı, gizemli, çekici ama yanlış oyunların cazibesine kapılıp tehlikeye düşmesin diye kendisini uyarırken; varoluşunun bütün gücüyle çınlayan içgüdüleri, aralarındaki sınıf ve mevki farkını bir yana bırakmasını ve başka dünyalardan gelen bu genci, alışık olmadığı yakasının kıpkırmızı çizdiği boğazı ve yaralı bereli elleriyle bu kaba saba delikanlıyı, belli ki hoyrat bir çevrede varlık kazanması nedeniyle kirlenip lekelenmiş bu ruhu kazanmasını söylüyordu ona. Kendisiyse tertemizdi ve şimdi bu temizlik isyan ediyordu; ama o bir kadındı ve kadınların yaman çelişkisini öğrenmeye yeni başlıyordu.
Sayfa 12 - Ruth MorseKitabı okuyor
Çiftdüşünmek
Hem bilmek hem de bilmemek, bir yandan ustaca uydurulmuş yalanlar söylerken bir yandan da tüm gerçeğin ayırdında olmak, çeliştiklerini bilerek ve her ikisine de inanarak birbirini çürüten iki görüşü aynı anda savunmak; mantığa karşı mantığı kullanmak, ahlaka sahip çıktığını söylerken ahlakı yadsımak, hem demokrasinin olanaksızlığına hem de Parti'nin demokrasi koruyucusu olduğuna inanmak; unutulması gerekeni unutmak, gerekli olur olmaz yeniden anımsamak, sonra birden yeniden unutuvermek: en önemlisi de aynı işlemi işlemin kendisine de uygulamak. İşin asıl inceliği de buradaydı: bilinçli bir şekilde bilinçsizliği özendirmek, sonra da, bir kez daha, az önce uygulamış olduğunuz uykuya yatırmanın ayırdında olmamak. "ÇİFTDÜŞÜN" dünyasını anlayabilmek bile ÇİFTDÜŞÜNÜ uygulamayı gerekiyordu.
Sayfa 45 - WinstonKitabı yarım bıraktı
Reklam
"Hastaların çoğunda bir başka insanın zayıf yanlarının nerede yattığını ve ne denli büyük ve zorlayıcı olduğunu neredeyse ilk bakışta anlamak gibi olağanüstü bir yetenek vardı. Gel gelelim bu yeteneklerinin yanı sıra, sanki içlerindeki öz-yıkım gücü bu yetenekten korkuyormuş gibi, söz konusu bilgiyi bilinçli olarak kullanma konusunda da tam bir yeteneksizlikleri vardı. Hepsine "uygar" olmaları, kötürümlere gülmemeleri, sakatlara taş atmamaları ya da sokaktaki yaşlı adamlara gözlerini dikip bakmamaları gerektiği öğretilmişti elbette. Bu buyruklara uyuyorlardı gerçi, ama iş gözle görülmeyen sakatlıklara gelince, alışkın gözlerle hemen gizleri görüyor, uyumlu kulaklarla akıllı denen insanların gizli yakarışlarını duyuyor ve acımasızlaşıyorlardı. Ne var ki acımasızlıkları, kavrayış ve denetim güçlerini aşan bir boyuta ulaşıyordu."
Sayfa 71 - Dr. FriedKitabı yarım bıraktı
Ancak zaman hiç de düzgün akmıyordu sanki. İhtirasın kanlı ağırlığı, pişmanlığın paslı çapası, anın olması gereken akışını engelliyordu; bir ok gibi dosdoğru uçup gitmiyordu zaman. Yağmur yağmaya devam ediyordu, saatin rakamları birbirine karışıyor, kuşlar derin uykularına devam ediyor, yüzü olmayan bir postacı sessizce kartpostalları ayırmakla uğraşıyor, karısı güzel biçimli göğüslerini şiddetle havada sallıyor, birisi ısrarla camı tıklatıyordu. Onu derin bir labirente çekmeye çalışır gibi, düzenliydi bu vuruş. Tık tık, sonra yine tık tık. "Gözünü kaçırmadan doğrudan bak bana" diye fısıldadı bir ses kulağına, "ben senin yüreğinim."
Sayfa 178Kitabı okudu
"En mükemmel insan bile karşı gelerek Tüm doğa kurallarına, hata yapabilir..."
Sayfa 17
"Rahmetli arkadaşım Niyazi Berkes, evliliği bir boks maçına benzetirdi: Balayı biter bitmez karı koca ringe çıkarlar, maç başlar. Eğer dövüşenlerden biri nakavt olursa, ya da bir şike yapıp yenilgiyi kabul ederek yere serilirse o evlilik kör topal yürür. Ama maç devam ederse, bitkin düşen çiftin ringden çıkmaktan yani boşanmaktan başka çaresi kalmaz."
"Tanrı yarattıklarına karşı bozguna uğrayıp mahvolmuş göründükleri koşullarda bile ne kadar merhametli davranabiliyor. En acı hükümleri bile tatlılaştırıp zindanlarda, hapishanelerdeyken bile kendisine şükretmemiz için nedenler sunabiliyor! Başlangıçta açlıktan ölmekten başka çıkar yol göremediğim bu ıssızlığın ortasında bile ne sofralar seriyordu önüme! "
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
"Bu kadar çok gördüğüm bu yeryüzü ve deniz nedir? Hangi nedenle yaratılmıştır? Peki ya ben neyim ve vahşi ya da evcil, insancıl ya da zalim öteki yaratıklar nedir? Biz niye yaratıldık? Kuşkusuz hepimiz, yeryüzünü ve denizi, havayı ve gökyüzünü meydana getiren gizemli bir Güç tarafından yaratılmışız. Peki kim bu Güç? Ardından en doğal biçimiyle bunları yapabilen Güç her şeyi yönlendirip yönetebileceği için, hepsini ve kendileriyle ilgili çekip çeviren ve hükmeden de odur. Eğer böyleyse, yaptıklarının büyük döngüsü içinde onun bilgisi ve rızası dışında hiçbir şey olamaz."
Sayfa 100Kitabı okudu
Vicdan Azabı
"Kronik vicdan azabı, tüm ahlakçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlemenin yolu da çamurda yuvarlanmak değildir. "
"Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur."
"Tek gerçek düşmanımız İnsan'dır. İnsan'ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden sonsuza dek silinecektir yeryüzünden."
Sayfa 16 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Küçük esintiler, sıcağın buğusu altında, cilalı suların üstünde şurada burada sürünüyordu. Esintiler, iskele biçimindeki kayaya varınca hurma ağaçlarının yaprakları fısıldaşıyor , güneş ışığının silik bebekleri gövdelerinin üstünden kayıp gidiyor ya da kanatlı parlak nesneler gibi oynuyordu gölgelikte. "
Sayfa 10 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Değil... değil.... fakat şu muhakkak ki bugün olduğum gibi olmak da istemiyorum. Büsbütün başka bir hayat, daha az gülünç ve daha çok manalı bir hayat istiyorum. Belki bunu arayıp bulmak da mümkün... Fakat içimde öyle bir şeytan var ki...bana her zaman istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. Onun elinden kurtulmaya çalışmak boş.. Yalnız ben değil, hepimiz onun elinde oyuncağız... "
Sayfa 47 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
"Demek hayat böyle iki adım ötesi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi? "
Sayfa 41 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"Ancak cinayeti engelleyebilmek için bir şeyler yapabilecekken yapmayanların çoğu, namus sorunlarının ancak faciada rol almış kişilerin erişebildiği kutsal alanlar olduğu bahanesiyle kendilerini avutmuşlardı."
Sayfa 87 - CanKitabı okudu
"Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım."
"Bize mucizeden söz etti, ama azizin adını vermedi."
Sayfa 90 - CanKitabı okudu
"Yaratmak yoktan var demektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez."
Sayfa 14 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Gurur nedir?
" Gurur," diye gözlemde bulundu Mary her zamanki gibi fikirlerinin sağlamlığıyla övünç duyarak, "bence çok yaygın bir kusurdur. Okuduğum onca şeyden sonra inandım ki gerçekten çok yaygın; insan doğası gurura bilhassa eğilimli; o ya da bu gerçek veya hayali bir özellikten ötürü kendinden memnuniyet duymayan pek az kişi vardır. Gurur ve gösteriş farklı şeyler, ama sık sık aynı anlamda kullanılıyorlar. İnsan gösteriş düşkünü olmadan gururlu olabilir. Gurur daha çok kendimizle ilgili görüşümüze bağlıdır, gösteriş ise bizim hakkımızda Başkaların ne düşündürtmek istediğimizde. "
Sayfa 20 - Mary BennetKitabı okuyacak
Reklam
Bir Çin atasözü der ki;
" Yeşil dağ orada durdukça yakacak için endişe etmene gerek yok."
Sayfa 120 - JaguarKitabı okudu
" Hiçbir şey öğrenilemeyeceğini öğrenmek için hayli zaman harcadım ve harcıyorum hâlâ, dostum Govinda ; şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu."
Doğru ve yanlış kavramlarının ötesinde uzanan bir toprak var. Seni orada bekleyeceğim. Mevlana Celaleddin Rumi