Not: Bu incelemede yine Antik Yunanistan’a bir yolculuk gerçekleştiriyoruz. Homeros eserleri ve mitolojiye, Sophokles ve tragedyaları ekseninde bir bakış atmak isteyenler buyursunlar. Birçok farklı konu başlığına ayırdım, ilginizi çekene yönelmek de yine sizin tercihinizdir. Okuyacak olanlara teşekkürlerimle.
“…çünkü soylu insanlar
haksızlığa
Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti derken annem açtı yu...va kurma konusunu.
Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden dahada dine bağlı olduğunu duyunca sevindim.
Gittik bir görelim görüşelim dedim.Ilk ailesiyle konuştum... Hatta ben konuşmadım
Tam metroya bineceğim, bir tane yaşlı amca makinenin önünde panik yapmış dolduramıyor kartı, arkasında birkaç tane genç birikmiş bağırıyor amcaya "-hadi be napıyosun, flört mü ediyosun makinayla" tabi bunu duyunca delirdim, ne yapıyorsunuz ya dedim gittim amcaya yardım ediyorum.
Canım amcam sen ne istiyorsun dedim, kartım yok dedi,
Kederin, hüznün, acının olmadığı bir yer düşün.
Öylesine ıssız ve renksiz topraklar gibi boylu boyunca uzanmış.
Mutluluğun tadı da ordan geliyor bir bakıma, acıdan.
Hayat kendisini ordör tabağında güzellemiş, müşterisine en fazla iki dakika çekici ve estetik görünebilir.
Sonrası garsonun bıkkın bakışlarıyla toplanır sofrası insanın.
Mutluluk yani, kısa olması, verdiği hazzın değerini düşürebilir mi?
İnsan dediğin, hayatının sonuna kadar Magnumdan çıkan son model arabasına sevinemez sonuçta, gerisi garsonun bıkkın bakışları...
Acıyı, hüznü, kederi sevmeli insan.
İyi ki can sıkıntısı denilen şey var mesela.
Ve ölüm tabi, geride bıraktıklarının damaklarında gri metal tadı.
Ve sonunda ihtiyarlık...
Tüm olup bitmişlik ardından küçük bir iç çekiş belki.
Kopuk kopuk cümleler birikmiş de hepsini tek seferde ciğerlerinden havaya bırakır gibi.
Sonrası yine ölüm tabi, ölünün iki dudağının kenarından sızan mutluluk.
Kısacık...
Çürüyene kadar etleri.