Kitap epey uzun bir önsöz ile başlıyor ama bu sizin gözünüzü korkutmasın çünkü her kelimesini sindire sindire okuyorsunuz.
Hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız bir mahkumun giyotin ile idama gitmeden önceki yaşadığı ruh halini okuyoruz.
Okurken tüyleriniz diken diken oluyor.
Açıkçası bu kadar derinden etkileneceğimi hiç düşünmüyordum.
Kendinizi ister istemez o mahkumun yerine koyuyorsunuz ve adeta o anları siz yaşıyorsunuz.
Bana göre ne suç işlemiş olursa olsun cezası idam olmamalı.
Kesinlikle herkesin okumasını tavsiye ediyorum
.
3 kısım ve 16 öyküden oluşan yine mükemmel bir Sabahattin Ali kitabı okudum
Değirmen, Sabahattin Ali'nin yazmış olduğu ilk öykü kitabı ve her ne kadar "şiir ve hikayeleri arasında, yazmış olmaktan utanacağı kadar kötüleri olduğunu" düşünmüş olsa da ben buna kesinlikle katılmıyorum.
Her öyküden ayrı bir tat aldım ve Sabahattin Ali'nin betimlemelerine öyle hayranım ki, bu şekilde başka bir yazar daha tanımıyorum diyebilirim.
Özellikle Değirmen, Kurtarılamayan Şaheser,
Viyolonsel ve Kanal öykülerini ayrı sevdim
.
Bir sonraki Sabahattin Ali kitabımı okumak için sabırsızlanıyorum
Stefan Zweig'ın ilk okuduğum kitaplarından biri 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu' diyebilirim.
Daha önce farklı bir yayınevinden okumuştum. Elimde olmayınca İş Bankası Kültür Yayınları'ndan alıp tekrar okumak istedim ️
2. kez okuduğumda da kitap hakkında yorumlarımın değişmediğini gördüm.
Öncelikle biraz konusundan bahsedeyim.
'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu' Stefan Zweig'ın 1920'li yıllarda kaleme aldığı bir eser.
Bir kadının, R adlı sevdiği adama yazmış olduğu bir mektubu okuyoruz. Yalnız gönderenin adı bulunmuyor.
Mektup, "Sana, beni asla tanımamış olan sana" diye başlıyor.
Bu aşk hikayesinde tek bir taraf var ve R bu aşktan haberdar değil.
Mektup sayesinde asıl gerçekleri öğreniyor.
Bir kadın bunca yıl karşılıksız olarak bir erkeğe nasıl bu kadar bağlanabilir ve aşkını itiraf etme cesareti bulamaz aklım almıyor.
Her satırı ayrı bir heyecanla okudum.
Eğer Zweig'ın kitaplarıyla halen daha tanışmadıysanız bu kitabını kesinlikle okumanızı tavsiye ederim
''Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı?
Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu...
İçimizde şeytan yok...
İçimizde acizlik var...
Tembellik var...
İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... "
.
Yukarıdaki alıntı kitap hakkında herşeyi anlatıyor aslında.
Hakikati ararken kaybolan ve bu yüzden kendine bir yön çizemeyen Ömer, aşık olduğu kadın Macide ve yakın çevresi ele alınmış.
Kitabı okurken yer yer Ömer'e çok kızdım.
Kadın-erkek ayrımı yapmak istemiyorum ama bir erkek nasıl yaptığı her şeyin suçunu içindeki şeytana atar anlam veremedim.
Bir ara Ömer'e üzülmüş olsam da sonradan hak ettiğini düşündüm çünkü başına bin türlü dert açtı ve sonra da işin kolayına kaçıp gitti.
Ve Macide... Baştan sona Ömer'in arkasında duran, anlayışlı, çaresiz ama bana göre güçlü bir karakterdi.
Bu arada Sabahattin Ali'nin her kitabında karakter analizlerine bayılıyorum.
Keşke kitabın devamı olsaydı.
Macide'nin bundan sonraki hayatını okumayı çok isterdim.
Bu arada Sabahattin Ali, bu kitabında aslında gerçek kişileri hedef almış.
Kitaptaki karakterlerin Peyami Safa ve Nihal Atsız'ı temsil ettiği söylenmiş.
Çok uzun zamandır şiir okumadığımı fark edip usta şairlerin kitaplarını alışveriş listeme eklemiştim.
Fazla ertelemeyip ilk önce Cemal Süreya'nın Üstü Kalsın kitabı ile başlamak istedim.
Cemal Süreya’nın şiirlerinde aşk isyanla bütünleşir.
Ona göre şiir, kurulu düzene karşıdır, anayasaya aykırıdır.
Okurken her şiirinden ayrı bir tat aldım.
Altını çizdiğim çok fazla şiiri oldu tabi
Bu arada Cemal Süreya denilince benim aklıma ilk olarak 'Hayat kısa, kuşlar uçuyor' şiiri geliyor.
Peki sizin ?