Öncelikle şunu söylemeliyim ki Uçurtma Avcısı gerçek manada gözyaşlarımı tutamadığım nadir kitaplardan biri oldu.Yazar akıcı anlatımının içinde duyguları öyle güzel işlemiş ki sanki gerçekten orada tüm yaşanılanları izliyorsunuz gibi.
Kitabı genel hatlarıyla tanıtmak gerekirse Kabil'de
monarşinin son yıllarında filizlenen bir dostluk
anlatılıyor.Ancak bu dostluk farklı tabakalar arasında kurulu.O dönem yaşanan iyi ve kötü olayların yükü ise başkahramanımızın her an bir gölge misali yanında.
Karakterlerimizin çocukluktan başlayıp yetişkin bir birey olana kadarki tüm süreçleri savaş motifleri aracılığıyla aktarılıyor.Dolayısıyla dönemin siyasi olguları hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. Ayrıca kitapta baba-oğul olgusu da işlendiğinden oldukça etkileyici vurgular mevcut
Benim düşüncelerim bu kadardı.Kitaplarla kalın,hoşça kalın
"Gelgelelim rastlantının matkap uçları elmastandır ve içinde bolca tehlikeli tuzak barındıran kader,hiç umulmadık bir yerden kendine bir kapı bulmayı bilir ve kaya gibi sert mizaçları bile temelinden sarsarak darmadağın eder."
"Bu küçük yan sokaklar büyük kentin çukurluklarında yer bulup saklanmak zorundadır,çünkü içlerinde yüzlerce maske takmış kibar insanlar barındıran tertemiz camlı aydınlık evlerin neleri gizlediğini küstahça ve yılışıkça söyler onlar."
"Eve geçmişi anmak için dönmüştüm.Birkaç eski anıya tekrar gömülmek için dönmüştüm.Hatta onlarda şimdiki zevkime ters düşen her şeye sevinmek için,çünkü hepsi tümüyle geçmişe aitti ve gerçek yaşamım üzerine hiçbir etkisi yoktu."