Kim olduğum nereden geldiğim hiç o kadar mühim değil
Aynı şekilde senin kim olduğun da, nereden geldiğin de hiç mühim değil...
İnsanız, anlıyor musun, insanız biz!
HAYAT İŞTE...
Hayat, bir otobüs yolculuğunu andırıyor belki de. Herkes aynı aracın içinde, aynı yöne gidiyor sözde.
Dışarıdan bakıldığında çok benziyoruz. Ama içimizde bir ben daha.
Belki özenle büyütüp, koruyup, sakladığımız..
Belki kimse görmesin diye içimize gömüp sakladığımız..
Belki de emin olamadığımız için sakladığımız..
Ama hep
"Hiçbir güç; insanoğlunu, kendinden, kendi benliğinden kurtaramaz..."
Kitap hakkında yazmadan önce bir kaç cümle Sartre ve felsefesiyle ilgili yazmak daha düzgün olur. Tabi ki hem yazar hem de eserleriyle ilgili çok mükemmel incelemeler bulunuyor sitede. Ve ben de sayı itibariyle çok kitabını okumadım. Ama daha anlaşılır şekilde söyleyecek olursak "Sartre Egzistansiyalizmi" ni (Varoluşçuluğunu) böyle
Bazen dertler sırasını beklemeden üst üste gelir. Tam nefes alıyorum derken nefessiz de bırakabilir. Rahata erdim derken bir sıkıntı daha baş gösterebilir. ‘Oh sevildim’ derken ayrılık gelir, ‘aaa kavuştum’ derken ölüm de gelebilir. Yaşananlar elbet ağır gelir. Hiç bitmeyecek bu hengame zannedilir. ‘Hep ben mi, dert hep beni mi bulur, başkası yok mu’ denir ama başkasına senden de ağırı gelir. Kiminin diline geliiir kiminin kalbine, kimi kalbine bile getirmeden sahibine bildirir.
Bazen de bir şey olmadan anlamsız bir bunalım gelir, derin bir daralma, koca bir yalnızlık hissi, ismi konulmayan, çaresi bilinmeyen bir hüzün çöküverir.
Gelir gelir bunların hepsi herbirimize gelir.
Çokta tamah etmeyelim, temekkün etmeyelim diye dertler yönümüzü Allah’a çevirir.
E tamam anladıkta peki çaresi nedir?
Şimdi biz insanız. Ama sadece şu etten ve kemikten, duygudan ve düşünceden vâr olan bir insan değiliz. Bizim bir ruhumuz var. Ve o ruhumuz gurbet diyarında, garip illerde, vatanına özlemde, aslına hasrette. Vâr olduğu güzelliğin izini aramakta, ararken bir oraya bir buraya savrulmakta. Bazen aç susuz kalmakta bazen evsiz barksız kalmakta. Mühim olan onun ne aradığını bulmakta. Aradığını, bulacağı yerde aratmakta. Doğruyu arattırıp huzuruna vardırmakta.
Ruhunu huzura vardırınca bedene gelen dertler hoş bile gelir. Geçiciliği, kazandırdıkları tebessüme evrilir, şükrü ziyadeleşir, muhabbeti ulvîleşir.
Hem ne demişti Bizim Yûnus;
“Gelse cemalinden vefa
Yahut celalinden cefa
İkiside câna safâ
Kahrında hoş lütfunda hoş”
Seven, isteyen, arzulayan yûnus ile benzeşir…
“Aşk karşılıklı işkencedir”
-Marcel Proust-
Çocukken okuduğum bir mesnevi hikayesinde sapasağlam bir adam ansızın yataklara düşüyordu,doktor muayene esnasında hastalığı hiçbir şekilde tespit edemeyip son çare olarak adamın kulağına kadın isimlerini tek tek saymaya başladı ve elini hastanın kalbinin üzerine koydu.Sırayla isimleri söylerken birinde
Öncelikle bir polisiye roman olmanın yanında din ve inanışlar üzerindeki araştırmaları, insan ve toplum psikolojisi hakkındaki tahlilleri ile derin bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki sıkılmak mümkün değil.
Ailesini belki de hayatının anlamını bir cinayet sonucu kaybetmiş Nevzat başkomiser sıradışı bir cinayet ve onun sonuçlarıyla