ASUMANLAŞMA AKIMI
Gel Asuman, otur şöyle karşıma. İki lafın belini kıralım. Ben anlarım seni belki, anlat. Formüllediğin tüm matematik problemleri, koşturduğun okul koridorları, girip çıktığın sınavlar, işsizliğin ve belki biraz kimsesizliğin tanıdık gelir. Hadi diyelim ben tanımadım, okuyanlardan tanıyan çıkar elbet seni. Biraz Ayşe’ye
Altmışlı yılların karanlık günlerine ışık düşüren bir ismin, hizmet bilinciyle kendini milletine adamasının göstergesidir, Sadık Yalsızuçanlar’ın kaleme aldığı bu eser. Hemşinli Tevfik’in yüreğinde filizlenen memleket sevdasının, Kayseri cezaevinde kurutulmaya çalışıldığı günlerin an an resmedilmesidir.
Yaşımızın yetmediği yıllar... Tevfik
Merhabalar. Birazdan Yüzüklerin Efendisi serisinin okumuş olduğum 2. kitabını -İki Kule'yi- inceleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim birkaç şey var. Hepimiz biliyoruz ki 2001 yılının Aralık ayından bu tarihe kadar dünyanın en çok izlenen ve hasılat yapılan, 17 farklı dalda oscar ödülü olan film serisinin uyarlandığı kitaplar bunlar. Bazı
"İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanarmış."
Bu atasözünün kitabın başında yazılmış olması boşuna değil. Bizim de bu kitapta bir adet "it"imiz ve sayısız kağnımız var. İtlerin sayısı birden fazla elbette ama bu kitapta yalnız biri konu edilmiş: Zübükzade İbraam. Kağnılarımız ise vekil, başbakan gibi üst makamlar.
“Annem kürtaj olmadığı gün, bir cinayet işledi. Madam Rosa bu sözcüğü ağzından düşürmezdi, iyi bir eğitim görmüş, okula gitmişti çünkü.
Yaşam herkesin harcı olan bir şey değil.”
Kahramanımız küçük Momo böyle söylüyor ama yaşam gerçekten de öyle herkesin harcı değil mi? Toplumdan dışlananların; fahişelerin, pezevenklerin, uyuşturucu
1986 yılında bir yaz gününde taşındık şartlarıyla karakterimi oluşturan, davranışlarımı koşullayan bu mahalleye. Geldiğimiz yere kıyasla daha canlı daha renkli bir yerdi. O çocuk aklımla bu mahalleye taşınmamızın beni çok mutlu ettiğini hatırlıyorum. Galiba hafıza tanıdığı, unutup yabancısı olmadığı şeyleri hatırlıyor sadece. Bugün yabancısı