"Gerçek aşklara ve mutlu sonlara inanmıştık." kitabın kapağında bu yazı vardı anlamıştım hüzünlü biteceğini ama alışkın değildim. Sarah jio genelde buruk bir tebessüm edeceğimiz sonra o tebessümü yüzümüzden atamayacağımız şekilde bitirirdi kitapları.. Sonunda yine tebessüm ettim ama "böyle olmasaydı keşke be" demeden edemedim. Bu kitapta aşık olduğum karakter de Cade oldu. Cade'i gerçekten çok sevdim.
Bir gün bende yeşil deniz kabuğu bulabilirim umarım. Kitabı okuyacaklara tavsiyem yanınızda peçete bulundurun. :))
Çoğunlukla kendimizde ‘’yanlış’’ olduğunu düşündüğümüz şeyler, bireyselliğimizin bir ifadesidir. Bunlar bizim farklılıklarımız ve özelliklerimizdir. Bize özgüdür. Doğa asla kendini tekrarlamaz. Bu gezegende zamanın başlangıcından itibaren asla iki aynı kar tanesi veya su damlası olmadı. Her papatya diğerinden farklı. Parmak izlerimiz farklı, biz farklıyız. Farklı olmak için yaratıldık. Bu gerçeği kabul ettiğimizde rekabet ve kıyaslama söz konusu olmaz. Başka birine benzemeye çalışmak, ruhumuzu kurutmak demektir. Bu gezegene kendimizi ifade etmek için geldik.
Günümüz koşulları; bizi sürekli,birçok seyde "yetersizlik duygusuyla" esir almış durumda.Ekonomik sistem ,eğitim sistemi ,aile ortamı,sosyal ortamlar ,iktidarlar sürekli bize yetersiz olduğumuzu hatırlatip bizi birbirimizle yarışa sokuyor.Sonuc olarak sürekli bilgiye maddeye sahip olma ihtiyacı doğuruyor.Bunlarin oluşturduğu "superego" bizi o kadar eziyor ki sürekli korkuyla yasiyoruz.Kaygilarimiz birikip bizi esir alıyor.Tum bunlar bizi kontrolden çıkmış olumsuz düşüncelerin girdabina çekip duruyor.Icimizde bir yerde yaşamanın bu olmadığını içgüdüsel olarak hissediyoruz.Yasamak bu kadar bulantili olamaz hissediyoruz.Icimizden geldigi gibi yaşamak ile aklımızdan geçen gibu yaşamayi karıştırıp duruyoruz.Bu yetersizlik duygusundan kurtulmalıyız daha da önemlisi böyle bir hissiyatın varlığını kabul edip yuzlesmeliyiz.Asil o zaman her sey için yeterli olduğumuzu anlayacagiz...