Nora Seed, hayatı boyunca yapmış olduğu yanlış seçimler ve kaçırdığı çok fazla fırsat sebebiyle kendini çok kötü hissediyor. Dahası kedisi ölüyor, işinden kovuluyor, abisiyle arası bozuluyor... Yaşamak için hiçbir sebebinin kalmadığı düşünüyor ve bu yüzden yaşadığı depresyon sebebiyle hayatına son vermek istiyor fakat bu gerçekleşmiyor. Çünkü Nora uyandığında kendini, yaşayamadığı hayatların bulunduğu kitaplarla dolu bir kütüphanede buluyor, zamanın akmadığı Gece Yarısı Kütüphanesi'nde. Bu kütüphanede Nora'ya kaçırdığı fırsatları yakalama, yeni seçimler yapma yani yaşayamadığı hayatları yaşama fırsatı sunuluyor. Bundan sonra ise tüm olasılıkları deniyor; mutlulukları, pişmanlıkları, sıkıntıları, başarıları, kariyerleri, aşkları ve çok daha fazlasını. Peki ya yaptığı farklı seçimlerle onu nasıl hayatlar bekliyor? Aradığı hayatı bulabiliyor mu? Pişmanlıkları son buluyor mu?
Önyargıların ve iç güzelliğin anlamının incelikle işlendiği bir kitap var bu sefer karşınızda. Aralarında nesil farkı olan üç kişinin anlamlı bir dostluğu anlatılan gerçekten çok etkileyici, akıcı ve ilginç bir kitap. Kitapta üç ana karakter görüyoruz: Renee, Kakuro Ozu ve Paloma. Konusu ise Fransa'da varlıklı insanların yaşadığı bir apartmanda geçiyor. Bu apartmanda kapıcılık yapan kültürlü 54 yaşındaki Renee, hayatın anlamını bulamayan bu yüzden hayatına son vermek isteyen 12 yaşındaki Paloma ve apartmana uzun süre sonra ilk defa taşınan 60'lı yaşlarındaki Kakuro Ozu'yu görüyoruz. Birbirinden tamamen farklı olan bu üç insanın hayatlarının nasıl kesiştiği ve bundan sonra hayatlarının nasıl değiştiği anlatılıyor. Kitap boyunca edebiyata, felsefeye ve sanata kitap boyunca doyacaksınız bu yüzden altını çizeceğiniz birçok satır olacak. Ayrıca, dostlukları o kadar güzel anlatılmış ki o samimiyeti size hissettiriyor hatta, sohbetlerine katılasınız geliyor. Okuduktan sonra kitabın başlığıyla ne kadar uyumlu bir konusu olduğunu fark edeceksiniz. Verdiği mesaj da çok güzel bu yüzden okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Kirpinin ZarafetiMuriel Barbery · Kırmızı Kedi Yayınları · 20207,5bin okunma
Kitapta gencin, Dorian Gray'in saflığını ve masumiyetini kaybetmesi ve bu yüzden karakterinin bozulması anlatılıyor. Kısaca özetlenecek olursa, ressam olan Basil Hallward, Dorian Gray'in bir portresini resmediyor. Hatta, Hallward bu portreyi resmederken Dorian Gray'in saf güzelliğinden o kadar çok etkileniyor ki en önemli eserinin bu olduğunu söylüyor. Bu yüzden, bu düşüncelerini yakın arkadaşı Lord Henry'e aktarıyor ve Henry de bu genç ile tanışıyor. Fakat Henry sadece tanışmakla kalmıyor, Dorian Gray'i kendi düşünceleriyle etkileyip tamamen hayatını değiştiriyor. Sonrasında ise bu masum ve saf genç, zevk ve güzellik düşkünü birine dönüşüyor. Gray'in yeni hayatı ise kitabın akışını değiştiriyor. Kitabın geri kalanında hiç beklemeyeceğiniz bir Dorian Gray karşınıza çıkıyor.
Kitapta Hindistan'ın kültürel ögeleri ele alınmış ve sade bir dille yazılmış bu yüzden bilim kurgu seviyorsanız Hava Adamı Ariel'i de beğenirsiniz. Kitap, Hindistan'daki kahramanımız Ariel'in küçük yaşta okültist bir okula kapatılmasıyla başlıyor. Burada Ariel'in üzerinde zorla bir deney yapılıyor ve bununla birlikte uçma yetisine sahip oluyor. Uçmak ne kadar özgürlüğü çağrıştırsa da Ariel için durumlar tam tersi oluyor. Bu doğaüstü yeteneğiyle herkesin gözünün üstünde olduğu Ariel, bir gün bu hapisi andıran okuldan kaçıp kendi serüvenini başlatıyor. Uçarak çıktığı bu yolda ise dünyadaki iyilikleri görüp umutlanırken kötülükleri de görüp dumura uğruyor. Bu serüveninde Ariel, yeni arkadaşlıklar ve aşkla karşılaşırken ailesini de bulma fırsatı yakalıyor. Dünyanın gerçeklerine farklı bir pencereden bakmamızı sağlayan bu kitabı okursanız pişman olmazsınız çünkü hem konusu hem diliyle etkileyici bir kitaptı.
Hava Adamı ArielAleksandr Belyaev · İthaki Yayınları · 2021333 okunma
Sür Pulluluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde kitabı, Olga Tokarczuk ile tanıştığım ilk kitap oldu. Kitaptaki ana karakter Janina, Polonya'nın bir kasabasında insanların evlerine göz kulak olarak, William Blake'in şiirlerini tercüme ederek ve yıldız haritaları inceleyerek geçinen birisidir. Olaylar ise Koca Ayak lakaplı komşusunun evde ölü bulunmasıyla başlar. Daha sonrasında farklı cinayetlerin gerçekleşmesiyle olaylar gelişir. Janina da bu gizemli ölümlerin arkasındaki şeyi bulmaya çalışır ve teoriler üretiyor fakat kimse onu ciddiye alıp dinlemez. Oysa dinleselerdi her şey daha farklı sonuçlanırdı. Kitapta genel olarak insanların, hayvan ve doğaya verdiği zararın üzerinden eleştiri yapılıyor. Bu yüzden hayvan haklarına değinmesi de kitaba ayrı bir güzellik katılıyor. Çağdaş Polonya edebiyatıyla tanışmak için güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Ayrıca, vurgulamak istenen şeylerin büyük harflerle yazılması, kitabın bir başka sevdiğim noktasıydı. Kitaptaki olay akışı son kısımda çok değişiyor ki bu da okumayı daha heyecanlı kılıyor.
Hayat dersi veren yarı otobiyografik romanlardan biri, Martin Eden. Yazarın, Jack London'ın hayatından izler taşıyan yani hayatın içinden bir kitap. Kitabı aşk hikayesi olarak aktarmak yanlış olır çünkü aşktan daha fazlasını anlatıyor.
Martin Eden ile öğrenmenin sonu olmadığını anlayacaksınız. Umarım siz de bir gün Martin ile tanışırsınız. Bu kitapla sabrın, çabanın, azmin ve bilginin önemini öğreneceksiniz.