Gözlerim kurşun gibi ağır ağır açıldı bu sabah
Merhaba dünya
Penceremdeki güvercin, tahta masam, boş şişeler
Can dostum çomar, merhaba
Tatlı komşu Ayşe teyze, emekli Salih öğretmen
Yeni bir gün doğdu, merhaba!
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
Arthur'un Camelot'daki şatosunda duran yuvarlak masanın çeşitli tarifleri vardır. Bazıları bu masaya 100 veya daha fazla şövalyenin oturabildiğini söyleseler de tüm tariflerde ortak bir nokta bulunur: o masada her şövalye eşit önemdedir.
Oturumlar sırasında 'Tehlikeli Koltuk' veya 'Tehlike Koltuğu' olarak bilinen tek bir sandalye boş bırakılır çünkü o koltuğa oturan şövalyenin Kutsal Kâse'yi bulacağına ve öleceğine dolayısıyla Yuvarlak Masa günlerinin sona ereceğine inanılır.
Kapitalizmin büyüsünün yanılsamalar üzerine kurulu olmasından ileri geldiğine inanırdı Hilmi. Bu yüzden, hiç almadığı malları, hiç görmediği insanlara satacaktı. Bir ofis açarak başladı işe. İki tane de İngilizcesi olan elemanla, Türkiye'de üniversite okuyan Çinli bir kızcağız aldı yanına. "Bana iki bin çift boks eldiveni lazım," diye e-posta attırdı Çin'deki imalatçıların hemen hepsine. Hepsinden ayrı ayrı fiyatlar, teklifler geldi. Öbür elemanı da, "Markanız için boks eldiveni üretelim," diye teklifler gönderiyordu sağa sola. Deneme için yapılan bu numaraya iki taraftan da en makul teklifler gelene kadar beklediler. Sonunda Çin'in güneyindeki bir firmadan gelecek iki bin çift boks eldivenine talip Slovak bir marka buldular. Çinliler kargoyu doğrudan Slovaklarla gönderecekti. Bunun için de, Çin'den İtalya'ya gidecek konteynırlar içinde boş yer ayarladılar. Böylece hiç görmediği üreticinin, ellerine hiç geçmeyen malını, hiç görmediği Slovaklara satmayı başardılar. Tam hayallerindeki işti Hilmi'nin. Üç beş kişilik bir ekiple, elini yağa, pasa bulamadan, temiz temiz masa başından kazanılan para... Babası görse iftihar ederdi.