Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Konuya hakim değilim dünya, niye burda olduğuma ne anlamaya nede anlaşılmaya hiçbirine hakim değilim. Yaptıklarım ve yapcaklarım benim için hiçbirşey ifade etmiyor. Bir sınav varmış, sonuç geçer yada geçmez cennet yada cehennem bir anlama gelmiyor bu akılda, dedim ya dünya hakim değilim ben bu konuya. Yaratılanların en güzeliymişiz en değerlisiymişiz ya, ne anlama geliyor bir kıyaslamamı yapsak acaba ama boş ver be apartmanda kanlar içindeki yığılmış bir kedi değer katar bize, beze sarılmış bir bebek başında ağlayan kardeşi güzelliğimize güzellik katar değilmi, o yüzden susalım dünya konuya hakim değilim sonuçta. Büyük düşünmeye gerek yok değilmi, akşama bir masa ayırttıkmı falanca restorantan doyar açlığımız bir çırpıda. Konu neydi sahi dünya he doğruya çok daralmıştık, bir iki kadeh içki birde canlı müzik lazım bize, zevke sefaya düşmek güzellik katar hepimize. Ne gerek var yalan yanlış üçüncü sayfa haberlerine yanarak ölenlermiş zulüm görenlermiş yok daha neler. Aç bakalım bir dizi görelim güzel değerlerimizi sonuçta bu gün yeni bölüm var konuya hakim değilim dünya..
Reklam
Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne? Salı! O bile yerinde değil Bir bardak, bir sürahi yerinden
ATATÜRK ile Çiftçi
Atatürk, dinlenmek için gittiği İstanbul’daki Florya Köşkü‘nden, yanında yalnızca şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır. Atatürk şoförüne; — Arabayı durdur, der. Arabadan iner. Tarlaya doğru yürür. Çiftçi kendisine doğru
Biz bize yenildik...
Bir gece vakti oturuyordum Yine bir başıma masa başında Elim de kalem önümde defter Dökülüyordu kelimeler birer birer Defterin bom boş sayfalarına Yine başladım bak sana yazmaya Kendi kendime seni anlatmaya Artık son buldu diyordum Seni içimde bitirdim diyordum Artık anlatmam seni kendi kendime Bak yine aldım kalemi elime Yine sana yazıyorum
Garson
garson masa iyi manzarayı değiştir sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun bu gece yalnızım onlar gelmeyecek sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman eğer bulabilirsen ölü bir kar getir beyazlığı kalın bir su gibi uzayan bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var çünkü battım kasa boş ne
Reklam
Garson masa iyi manzarayı değiştir Sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek Sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun Hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman Eğer bulabilirsen ölü bir kar getir Beyazlığı kalın bir su gibi uzayan Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek Batan bu köhne şilebde ne işleri var Çünkü battım kasa boş ne
Farkında mısın? Beşerin temeli, bir küçük cenin, Can vermeye, gücü yetmez kimsenin, Kâinat denilen, dev değirmenin, Suyu nerden gelir, farkında mısın? Yıldızlar, bir adım yolundan şaşmaz.
Teoman - Anlıyorsun Değil mi? youtube.com/watch?v=sz35k6h... Şarkılarda sona geldik ve buralar hep Teoman kaynıyor. Sen gitme buralar gitsin, evet bu Teoman değil FD’nin şarkısı, kendime söylüyorum ayrıca, FD’yi de severim, buralar hep ızdırap diyor Gaye Su Akyol, onu da seviyorum şarkıyı da buralara bir yerlere yerleştirdim. Fakat
AGORA MEYHANESİNİN HİKAYESİ
1890’da bir Rum olan kaptan Asteri , Balat çarşısında bir Meyhane açar. Meyhanesine de Rumca “meydan” anlamına gelen “Agora” adını koyar. Meyhane masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ün yapar. Ama meyhanenin ününü artıran olay ilgisiz bir biçimde İzmir kaynaklıdır. Aradan zamanlar geçer... Tarih 1959’dur. Onur
Reklam
Mina Urgan'ın gözüyle Sait Faik'in aşk hayatı
Sait Faik’i 1940’ta Nurullah Ataç sayesinde tanıdım. Benim gibi Büyükadalı olan Nurullah Beyle, iskeleye inen yolun sağındaki kahvede otururken, Burgaz’a gidip Sait Faik’i görmemizi önerdi. “O da kim?” diye sordum. “Türkiye’nin en iyi hikâye yazarı” dedi. Daha sonraları Sait Faik’i okur okumaz, bunun ne denli doğru olduğunu anladım.
473 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.