Spinoza’nın Tanrı’sı
tanrı şöyle derdi: dua etmeyi ve göğsüne yumruk atmayı bırak! yapmanı istediğim şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarman. eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum. kendi inşa ettiğin ve benim evim olduğunu söylediğin o soğuk, karanlık tapınaklara gitmeyi bırak. evim dağlarda, ormanda, nehirlerde,
''… ‘Neden telefonlarımı açmıyorsun?..’ ‘Ben senin sekreterin miyim? Açıp açmamak bana kalmış.’ ‘Kendine neden bu kadar güveniyorsun?.. Burada kaç saattir beklediğimi biliyor musun? Benim kişiliğimde, benim gibi biri bunu yapar mı sanıyorsun? Neden sadece ben böyleyim, sadece ben!..’ ‘Seni deli herif.’ ‘Evet, beni deli yapan sensin.
Sayfa 97 - Olimpos Yayınları
Reklam
Mor Mürekkep / Yol Arkadaşım
İnsan şahittir. Niçin? "Dünya'ya gelmezden önce yaşanılmış olan kemâl-i hatırlamaktadır da onun için. Ruhlar bedenlerden önce yaratılmışlardır. Allah , "Daha ete kemiğe bürünmeden, ruhlar âleminde iken onlara sordu: " Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" Cevap verdiler: " Evet ", (A'râf,172) " Böylece ruhlar, daha doğmadan Allah'ı tanıdılar ve ona bağlılık yemini ettiler. Bu yüzden sûfiler ; Allah'a karşı duyulan özlemin onu daha önce tanımış olmaktan ; musikiyi sevmenin, ruhlar âleminde duyulmuş şeyleri hatırlatmasından ; güzelliği sevmenin de Allah'ı görmüş ve onun güzelliğine şahit olmuş olmaktan kaynaklandığını söylerler." İslâm'da ruhlar bedenden önce vardır , o yüzden de ruhlar (geçmişi) hatırlarlar " , işte şahitlik kavramı budur. Mevlâna'ya göre; Bizler Hz. Âdem'den geldik, hepimiz ezgiler dinledik cennette ; (Bedenimizin) su ile balçığı içimize kuşkular düşürse de o ezgilerden hafızamıza bir şeyler gelir yine de...
Sayfa 103
Zavallı olduğumu söylüyordum değil mi? Bütün açıkgözlülüğümün budalalıktan başka bir şey olmadığını açıkça görüyorum; ama bazen, büyük bir adama yakışır düşüncelerle hareket ettiğim oluyor, eğer içerideki Zorba'nın emrettiğini yapabilirsem, dünyayı şaşkın bırakıyorum. Hayatımda vadeli anlaşmam olmadığı için, en tehlikeli uçuruma vardığım zaman freni laçka ederim. Her insanın hayatı inişli yokuşlu bir çizgidir ve her akıllı adam kendini frenle idare eder; fakat ben patron, değerim buradadır, frenimi çoktan attım, çünkü karamboller, beni korkutmuyor; biz işçiler yoldan çıkmaya karambol deriz. Yaptığım karambollere dikkat ediyorum Allah belamı versin! Gece gündüz koşuyor, keyfimi yaşıyorum ve isterse, kırılıp paramparça olayım. Yitirecek neyim var? Hiç! Sanki kendimi uslu idare etsem kırılmayacak mıyım? Kırılacağım; öyle ise toplara ateş!.. Şimdi sen bana gülüyorsun patron, ama ben sana budalalıklarımı, -ya da haydi düşüncelerimi yada zaaflarımı diyelim- vallaha, bu üçü arasında ne fark var, bilmem; yazıyorum, işin yoksa gül sen. Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175 - Can YayınlarıKitabı okudu
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu: “Nasılsın?” Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya. “Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü
Sayfa 221Kitabı okudu
Ne güzel şey güneşin penceremi aydınlatan ışığında sana rastlamak. Mor menekşe kokusunda sana merhaba demek. Bir gölge misali ellerin yatağımın başucunda. Gözlerin bir martının kanatlarına tutunup gelmişçesine, masum masum bakıyor gözlerime. Pencereyi aç, rüzgâr kokunu savursun odama. Tut ellerimden kaldır beni! Bahçemdeki erik ağacının çiçek
Reklam
945 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.