Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hallacı mansur
Muhyddin arabiye birgün rüya yoluyla kendisine peygamber efendimizden önceki ve ona kadarki bütün peygamberler gözlerinin önüne getirildi. Hallacı mansurun şu sözü üzerine: "Resulü ekremin himmeti Allahın ona verdiği makamın altında kaldı." Ve rüyasında resulü ekremle hallacı mansuru konuşurken gördü: Hz muhammed(s.a.v): Ya mansur şefaat konusunda edebe mugayır olan kelimeyi sen söyledin mi? Hallacı Mansur: evet doğru ya rasulallah Hz muhammed(s.a.v): :Sen işitmedin mi?Ben bir hadisi kudsi naklettim.Kulum bana farz ibadetlerle yaklaştığı gibi başka hiçbirşeyle yaklaşamaz.Sonrada üstüne nafileleri katar ta ki ben o kulumu severim.Sevdiğim zaman o kulumun gördüğü gözü işittiği kulağı yürüdüğü ayağı olurum hadisimi duymadın mı? Mansur :Duydum ya rasulallah Hz muhammed(s.a.v):Ben Allahın sevgilisi değil miyim.O zaman beni idare eden Allah değil mi o zaman bu sözü bize söyletende hak değil mi? Hallacu mansur:Benim günahımın kefareti nedir Ya Rasulallah? Hz muhammed(s.a.v):Nefsini kurban et Hallacı mansur:Nasıl yapacağım Hz muhammed(s.a.v): :Şeriatımın kılıcıyla Sonra hud a.s dedi ki hallacı mansur dünyadan ayrılalı resulü ekreme mahçuptur.300 sene oldu ayrılalı.300 sene sonunda bütün peygamberler toplanıp Resulü ekreme hallac için şefaatçi olalımda Resulü ekremi oda görsün dediler denildi.
Şen Bilim
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir. Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli
Reklam
Pakistan asıllı bir Avustralyalıya sohbet esnasında bir soru sordum:
Ben: Ailenin ülkesi hakkında bir şey söyleyebilir miyim? O: Tabi ki Ben: Çok fazla ailesi Pakistanlı olan ama kendisi batılı ülkelerde yaşayan genç adam ve kadınla tanıştım. Senin gibi. Ve şunu söyleyebilirim ki Pakistanlı insanlar çok zeki ve tüm dünyada farklı yerlerde çok iyi işler çıkarıyorlar. Medeni, zeki, ahlaklı ve iyi müslümanlar. Ve
Gülersemçarpılırımgülersemçarpılırımgülxnxnndj
- Bu ağaçtaki adam kim? - Allah! - Allah mı? - Hee! - Demek Allah bu. Dur hele neydir o ağaçta? - Yaratir. Ağacı yarattı, şimdi çıktı dallarını, yapraklarını yaratir. - Allah Allah! Ey hele dur, bu kalabalık niye toplanmış? - Dilek için. Herkes dileğini söyliyecek, ne istiyecekse istiyecek. - Sorgu da sorulacak (mı)? - Helbeeet! Yanaştı, ağacın
Yazarken
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
224 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Okuduğumuz kitaplar üzerine neden konuşmuyoruz diye serzenişte bulunduğum arkadaşımla ile ortak okumamız olan kitap. Yazarı bana tanıtan da arkadaşım olmuştu. Ağzı Çiçekli Adam tiradı ile tanışmıştım hatta. O tiradın giriş kısmı beni o kadar etkiledi ki yazarın başka bir kitabını alıp okumak istedim. Buraya da not düşmek istedim giriş kısmını.
Biri Hiçbiri Binlercesi
Biri Hiçbiri BinlercesiLuigi Pirandello · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20214,058 okunma
Reklam
360 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
bu kitap hakkinda cok gorusum var ama hicbiri fazla net olmadigi icin icimden hic yazmak gelmiyor. belki yazdikca netlesir umuduyla yaziyorum yine de. genel olarak spoiler icerecek diye dusunuyorum ama cogu insan da filmini izlemistir yuksek ihtimalle, bilmiyorum. ozellikle bir major (?) spoiler olacak ama. bakin bu klasik bir kitap, hani klasik
İyi Eşler
İyi EşlerLouisa May Alcott · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,137 okunma
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Önemli Okuyalım!...
Düğünlerimiz İslam'ın neresinde? İslam düğünlerimizin neresinde? Bu yazım sorumluluk sahibi olan kimseleredir. Düğünümüze peygamber efendimizi davet eder miydik? Kur'ân okumayla başlayan ama raks ile biten düğünlerimiz İslam'a ne kadar uygun? Evden dualarla, salavatlarla, tekbirlerle, Kur'an köprüsü altından geçerek başlayan
239 syf.
·
Puan vermedi
Düşünüyorsun öyleyse varım
Çinli bilge Chuang-Tzu'nun rüyasında kelebek olduğunu görüp uyandığında: Acaba ben rüyasında kelebek olan bir insan mıyım, yoksa şimdi rüya görüp kendini insan sanan bir kelebek mi? " sorusunu sorduğunu muhakkak bir yerlerde okumuş ya da duymuşsunuzdur. Kitapta da Uzun İhsan Efendi benzer bir şekilde sorguluyor varlığını: Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum. Syf 237 Çinli Bilgenin dediği gibi "Hangisi olursa olsun, neyin doğru olduğunu kanıtlamak mümkün değil." Sıkılmadan okunacak çok güzel bir kitap.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayıncılık · 201548,3bin okunma
Reklam
Ben kendime bir tanıdık mıyım yoksa bir yabancı mı?
"Kim olduğunu bilememesi komik değil miydi? Ya kendi görünüşünü belirleyememek biraz fazla kaçmıyor muydu? Sanki beşiğinde gelip bulmuştu bu görünüş onu. Arkadaşlarını seçebilirdi belki ama kendisini seçmemişti. Hatta insan olmaya bile karar vermiş değildi. İnsan neydi peki?" "Sen kimsin? sorusunun muhatabı bize yabancı olanlar ya da onlara yabancı olduklarımız oluyor genelde değil mi? Yabancıyı sorgularken bunu dilimizden düşürmüyoruz ama kendimize sormak aklımıza niye gelmiyor? Kendimizi doğru düzgün sorgulayıp tanıdık hâline getirdik mi ki, yabancılık seviyesinden hemen tanıdık seviyesine atlıyoruz? Kendimize bu torpili yapmamız, içimizde bir yabancıyı büyütmemize neden oluyor. -O yabancı, hayat pusulamız aslında. Ama tanışmadığımız için "Öylesine birisi." olarak kalıyor.- Ve bu yabancıyı gerçekten tanımadığımız sürece içimizde çatışmalar yaşanıyor: O A'yı istiyor, biz B'yi, "Bunun beni mutlu etmesi gerekirdi ama etmedi.", "Ne istediğimi bilmiyorum." gibi gibi. Üç parçadan bir bütünüz ama o parçalarla tanışa tanışa parçaları bizim birleştirmemiz gerekiyor. Ama herkes zaten bunu bilir(!) ve yapar(!). -İnsanın çok bilmişlik özelliğinin ilk kendinde patlak verdiğini öğrenmiş olmak hem gülünç hem de biraz acınası geliyor. -Bildiğimiz hiçbir şey yok aslında ama hep biliyor veya her şeyi biliyor sanrısındayız. Bu Dünyaya gözümüzü açmışken nasıl bu kadar uyuyabiliyoruz onu da anlamıyorum zaten...
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Hafif Yaralama
Atlar vurulduğu vakit yoldaki akislerine Ayaklarını ver; kendiminkilerin üzerinde duramıyorum Allahım kalbimin kırıklarını al Ya da kalbimi Kan tutuyor boğuluyorum Dünyadan hıncımı alamadım Murat değil kastettiğim Başka bir şey Kader yazıldığı gibi okunmaz lügatimizde Nasıl seslensem, ne desem bilemiyorum İmgeler kurban istiyor Yüzümü bahara
Zavallı olduğumu söylüyordum değil mi? Bütün açıkgözlülüğümün budalalıktan başka bir şey olmadığını açıkça görüyorum; ama bazen, büyük bir adama yakışır düşüncelerle hareket ettiğim oluyor, eğer içerideki Zorba'nın emrettiğini yapabilirsem, dünyayı şaşkın bırakıyorum. Hayatımda vadeli anlaşmam olmadığı için, en tehlikeli uçuruma vardığım zaman freni laçka ederim. Her insanın hayatı inişli yokuşlu bir çizgidir ve her akıllı adam kendini frenle idare eder; fakat ben patron, değerim buradadır, frenimi çoktan attım, çünkü karamboller, beni korkutmuyor; biz işçiler yoldan çıkmaya karambol deriz. Yaptığım karambollere dikkat ediyorum Allah belamı versin! Gece gündüz koşuyor, keyfimi yaşıyorum ve isterse, kırılıp paramparça olayım. Yitirecek neyim var? Hiç! Sanki kendimi uslu idare etsem kırılmayacak mıyım? Kırılacağım; öyle ise toplara ateş!.. Şimdi sen bana gülüyorsun patron, ama ben sana budalalıklarımı, -ya da haydi düşüncelerimi yada zaaflarımı diyelim- vallaha, bu üçü arasında ne fark var, bilmem; yazıyorum, işin yoksa gül sen. Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Tavşanlar aslında o kadar da fena hayvanlar değilmiş (:
İlgimi çeken çoğu alanı, mesleğini yapabilecek kadar öğrenmeye çalışıyorum. Bazen birinden sıkılıp diğerine koşuyorum, bazen diğerinden öbürüne. Sonrasında "Çok şeyi az çok öğreneceğine bir şeyi tam öğren." sözü geliyor aklıma. O zaman diyorum ki "Öğrenmek istediğim çok şey var, birinin derinine inince boğulma hissi veriyorsa -en
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.