Canavarsı devrim teması, yani devrimin canavar olarak resmedilmesi, muhafazakar bir unsurdur ve romanın formu (ana karakterin ölüm anındaki iti rafı) belirgin bir biçimde, Shelley’nin zamanında popüler olan muhafazakar türle ilgilidir. Ve bu za manda, tövbekar radikaller, reform önerilerinden vazgeçmelerinin ardından, evrensel özgürlük ve kardeşlik hayallerinin felakete varan sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. Ancak bu noktada Shelley, bir muhafazakarın asla yapmayacağı bir şey yapmıştır: Kitabın ortalarında bir adım ileri atarak, sözü doğrudan canavarın kendisine bırakmıştır; o da hikayeyi kendi perspektifinden anlatmıştır. Bu adım, en radikal anlamıyla ifade özgürlüğüne ilişkin liberal tavrı ifade eder: Herkes fikrini dile getirebil melidir. Frankenstein’da canavar, kimsenin karşı laşmaya cesaret edemediği bir şey değildir; aksine tamamen öznelleştirilmiştir. Mary Shelley, canavarın aklına girer ve ona, toplum tarafından damgalanmanın, bastırılmanın, tanımlanmanın, aforoz edil menin ve hatta fiziksel olarak parçalanmanın nasıl bir şey olduğunu sorar. Böylece nihai suçlu olanın, kendisini nihai kurban olarak sunmasına izin veril miştir. Canavarsı katil kendini, arkadaşlık ve sevgi arayan, derinden sarsılmış ve çaresiz bir birey olarak resmeder.