Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bence en başta hatırda tutmamız gerekirken , bugünkü Türkiye'de pek anımsanmadığını gördüğümüz husus , 1923 Türkiyesi'nin savaşlardan tükenmiş bir ülke olduğu gerçeğidir. Bir zamanların güçlü Osmanlı İmparatorluğu'nun bir kalıntısıydı. 1923 Türkiyesi. Altyapıdan yoksun bir kalıntı. Ekonomi altyapısından da eğitim altyapısından da yoksun bir ülke. Atatürk ve arkadaşları işe gerçekten de hemen sıfırdan başladılar. Kuracakları yapı için ellerindeki olanaklar son derece azdı. Attıkları adımların birçoğunu , ellerinde ne bulunduğunu ve ne yapmak istedikleri açısından değerlendirmek gerekir. Ellerindeki olanaklar çok ama çok küçük bir eğitilmiş , yetişmiş insan kadrosuydu. İster öğretmen , ister bürokrat , ister subay olsun , başlangıçta birlikte çalışılacak çok az sayıda insan gücü vardı. Oldukça çabuk saptadıkları şey , değişimin ancak örnek göstererek yapılabileceği olgusuydu. Başka deyişle yukarıdan aşağıya indirme kuramı gereğince , eğitilmiş bu küçük insan gücü öğretmen ve memur olarak bütün Anadolu'ya yayılacak ve yaşam biçimleriyle örnek olarak eğiteceklerdi. Eğitim yalnız okul dersliklerinde yapılan bir şey olmayacaktı. Halkın gördüğü her şey , eğitim işlevi görecekti. Bu yolda en büyük öğretmen Mustafa Kemal'in kendisiydi.
Porf. Dr. Heath LowryKitabı okudu
Biz kadınları hiç sevmedik! Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik. Göğüslerini sevdik... Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık. Kalçalarını sevdik... Gerçekten güzel vücutlu ve "çıtırsa" daha çok sevdik... Yolda, arabada,
Reklam
Kan ter içinde gece Kan ter içinde her yanım Her yanım bu gece vurgun içinde Kurşun yemişim, sürgün yemişim Bu sana ilk gelişim Vur emriyle düşmüşüm kapına Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana
(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
Ben bir şarkıcı, besteci olarak bu dünyaya gelmedim. Düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Bu; gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Ben hep sizin şarkınızı söyledim. Ben ne çağdaş Türk ozanı, ne çağdaş Dede Korkut ne de günümüzün Nasrettin Hoca'sıyım. Sadece 20. yüzyılda yaşamış ve o yüzyıla damgasını vurmaya çalışan bir Türk'üm. 20. yüzyılın Türk müziğini yapıyorum. Ben yaşanmış her şeyi seviyorum, birileri tarafından yaşanmış, paylaşılmış her şeyi seviyorum. Düşünülenin aksine ben tarih sevmiyorum, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar. Ben yaşarken kendime sanatçı diyemem, çok ayıptır. Ancak on, yirmi, kırk yıl sonra diyebilirler. Bir kişinin adı en son ne zaman telaffuz edilirse o gün ölmüş oluyor insan. Yani fizik olarak bu dünyayı terk etmek çok da önemli bir şey değil. Nasıl olsa günün birinde hepimiz terk edeceğimiz için ve milyarlar terk ettiği için... Ama adınız anılmadığı gün gerçek anlamda bu dünyayı terk etmiş oluyorsunuz. RUHUN ŞAD OLSUN.. BARIŞ MANÇO
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Reklam
Pusula her zaman gerçeğin peşinde. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, her zaman aynı yönü işaret ediyor. İstanbul’da, Karadeniz’de, Ege’de ve işte şimdi kıyılarında volta attığımız Kuzey Afrika’da da, pusulanın o küçük iğnesi hep o yönün peşinde. Ne kadar dönerse dönsün, ne kadar savrulursa savrulsun ibre yine dönüp dolaşıp aynı istikamete işaret
(22 Mayıs - 21 Haziran) Bir İkizler Erkeği, ayaklarınızı yerden havalandırıp gökyüzünün bulutları arasında dolaştırabilir. Kendinizi, dünyayı ve her şeyi bir anda unutabilirsiniz. Fakat, bu anın ne kadar süreceğini ne siz bilebilirsiniz, ne de karşınızdaki İkizler Erkeği… Zaten size böyle bir güvence de vermiş değildir. Ayrıca da kendisinden
Kimseyi bu dine girmeye zorlayamayız. Sizlerin hiçbirini bizimle olmaya zorlayamayız. Ama tek kişi de kalsam ben inancımdan dönmeyeceğim. İnanın Rabbimiz bize yardım edecektir. Bizim için hazırladığı son ne olursa olsun onda büyük bir hikmet ve kurtuluş vardır...
Bir yanardağ söndü. Devrildi bir çınar; ışığın türkücüsü öldü. Sadece Çukurova değil, ölüm orucundaki tutsak, pamuk tarlasındaki ırgat, gecekondudaki Roman, ayazda sabahlayan çocuk da dağdaki eşkıya da yetim kaldı. Kütüphanelerimizin üstüne bir kara bulut indi. Yer Yaşar, gök Kemal şimdi… *** 2000’de, yeni binyılın kundağında ölmeye yatmış
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.