Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bülent Yüney

Son sözü kim söyler? İnsan! Dünya ona ait çünkü o dünyanın kendisi; Bekleyin, yukarıda oturmuş tesisatın onarılmasını bekleyen iblisler, bekleyin; dünyayı çatal tırnaklarıyla, aletleriyle, silahlarıyla, hastalık bulaştıran mikroplarıyla kirleten rezil, beyaz fatihler, bekleyin; bir eli yağda bir eli balda keyif çatanlar, bekleyin, bitmedi henüz. Son insan sözünü söylemeden de bitmeyecek. Adalet son duyarlı moleküle kadar yerini bulmalı - ve bulacak! Hiçbir şey kimsenin yanına kâr kalmaz, kalmayacak...
Reklam
Hep yarın için çalışıyorduk ama yarın hiçbir zaman gelmiyordu.
Neticede Camus de bir tür Sisyphos'tu: Yaşam denilen kayayı tepeye doğru taşımaya kalkışmış, menzile varacakken kayayla birlikte gerisin geriye düşmüştü. Varoluş böyle bir şeydir işte: Ölüme doğru var olmak, sonlanmak, ama tamamlanamamak.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
Alçağın biri alçak olduğunu gerçekten biliyor ve hissediyorsa, alaçaklığıyla övünmeye hakkı vardır.
Reklam
Bir şeyin anlamı o şey ile ona egemen olan kuvvet arasındaki ilişki; bir şeyin değeri ise o şeyde ifade bulan kuvvetlerin hiyerarşisidir.
Her nesnenin kendisi bir kuvvettir, bir kuvvetin ifadesidir. Nesne ile ona egemen olan kuvvet arasında az veya çok yakınlık bulunmasının sebebi de budur. Üzerinde egemenlik kurulmamış hiçbir nesne (fenomen) yoktur, çünkü nesnenin kendisi bir görünüş değil bir kuvvetin ortaya çıkışıdır.
Eğer bir şeyin hangi kuvvet tarafından ele geçirildiğini, sarıldığını, kullanıldığını ya da onda hangi kuvvetin ifade edildiğini bilmiyorsak, o şeyin anlamını da hiçbir zaman bilemeyiz. Bir şeyin, o şeye egemen olabilen kuvvetler kadar anlamı vardır.
Değerlendirmeler, onları oluşturan öğeler açısından düşünüldüklerinde birer değer değildirler; değerlendirenlerin ve yargıda bulunanların, yargılarının ölçütü olan değerlere ilke olarak hizmet eden varlık biçimleri, varoluş şekilleridir. Bu yüzden her zaman varoluş şeklimize ya da yaşam biçimimize göre hak ettiğimiz inanç, duygu ve düşüncelerimiz vardır.
Gerçekliğin hakkını verebilecek en küçük önerme kümesi üç önermeden oluşur: A eşittir A'dır; A aynı zamanda A olmayandır; A olmayan en nihayetinde kendisini A olarak ortaya koyandır.
Reklam
Karşıtlıklar kendilerinden önceki özdeşliklerden doğarlar zorunlu olarak; özdeşliklerse kendi başlarına varlıklarını sürdüremez, zorunlu olarak karşıtlık doğururlar.
Kendim nasıl bir ben isem, onları da insan olarak deneye deneye, birer ben diye tanıyıp kabul ederim; onlar da benim gibi doğal çevreleriyle ilişki halindedir. Ama bu öyledir ki kendi çevrem ile onların çevresini nesnel olarak bir ve aynı dünya diye kavrarım; ancak bu aynı dünya, herbirimizde başka bir biçimde bilince varır.
Başka insanlar benim için araçısız olarak buradadır; başımı kaldırıp bakınca onları görürüm, yaklaştıklarını işitirim, ellerini sıkarım, kendileriyle konuşunca ne tasarladıklarını, ne düşündüklerini, içlerinde ne gibi duyguların çalkalandığını, ne dilediklerini ya da ne istediklerini doğrudan doğruya anlarım. Onlar, kendilerine dikkat etmediğim zaman bile birer gerçek olarak algı alanımın içindedir.
Her talih (baht) bir rastlantı, fakat her rastlantı bir talih değildir.
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.