Buğu,
Nur’un başından geçenler.
Bir kitap,
Ne kadar bana yakın ne kadar benden uzak.
İstanbul’daki mimariye âşık bir beyefendi; Yasef; sanata âşık, Nur’a âşık. Hayatta başarabildiği tek şey bir kadını sevmek.
Nur; sanattan anlamayan zarif bir kız; dâvâ’ya âşık, Filistin’e âşık. Belli ki ölüme bakıyor çünkü belki de ölüme bakınca yaşanabiliyor,
Yedi güzel adamlardan biri olan Rasim Özdenören,
1940 yılında Maraş’ta doğmuş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirmiş. Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak çalışmış bir yazar. Türk öykücülüğünün ve deneme yazarlığının en usta kalemlerinden biri olarak iz bırakmış. Karaman Türk Dili ödülünde ‘’ Türkçeyi
Uzun bir aradan sonra siteye girip de bu incelemenle karşılaşmış olmak beni çok çok mutlu etti Beyza :))
Ben de yakın zamanda okudum kitabı. Rasim hocanın her yazdığına katılıyorum demiyorum; aksini düşündüğüm noktaları da çok oluyor ama yine de her kitabı bende ayrı yer tutuyor :) bir bağ var; çok kuvvetli :) çünkü hocamız kıymetli :)
Hoş geldin güzel insanım. Senin de bu yorumunu görmek beni epey mesud etti. Evet her yazdığına katılma konusunda aynı düşünüyoruz. Hatta incelememde de belirteyim ^_^ Diğer kitaplarını da okumak istiyorum yazarı daha iyi tanımak adına. Yazarın kaleminin kuvveti de hissedilir bir şekilde. Ne güzel aranızda bir bağ olması da ^_^ kucak dolusu sevgiler.
Bir sene evvel okuduğum bu kitabın, tekrar şahit olmak istemediğim kasvetli sahnelerinden dolayı, elim çok zor vardı kitabı ikinci defa okumaya.
Ama bir yola çıktım, inceleme yapmam gerekiyordu. Ve ilk kez bir romanı ikinci defa okudum. Vesile olan arkadaşa selâm olsun.
Kasvetten kastım kitabın akışı, yazarın üslubu, roman yazmadaki becerisi vb.
Kısa bir süre evvel Rasim hoca ile röportaj yapmak nasip oldu, -gerçi yarım kaldı, inşallah tamamlayacağız- sonrasında özel olarak, bir roman daha yazmayı düşünür mü diye sordum :)
Biraz duraksadı ve güleç bir yüzle "Biz öykücüyüz, başka roman yazmayı düşünmüyorum." dedi :)
Vesilenizle buradan duyurmuş olalım
Phospholytte hanım :))
Hem belki, böylesi daha güzeldir :)
İnsanı kanatlandıran "ruh"
ve insanı kapaklandıran "balçık".
En çok kendi balçığına basarak düşermiş insan
"Balçık"ını yıkadıkça da adem/adam/insan olduğu ortaya çıkarmış..
"O Allah ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan (balçıktan) başladı.
Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı.
Sonra ona biçim verdi,
ona kendi ruhundan üfledi
ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı.
Ne kadar az şükrediyorsunuz?"
(Secde Suresi 7-8-9)