Gerçek Aşkın gözü büsbütün de kör değildir. O pek çok güzellikleri gördüğü gibi birçok kusurları da gözden kaçırmaz.
Kulun kusursuz olmayacağını da asla hatırından çıkarmaz.
Mesela erkeğin sigara içmesi kadının hiçbir zaman hoşuna gitmeyebilir; kadının söz verdiğini yapmayışı erkeğin canını sıkabilir.
Fakat bütün bunlara rağmen eşler birbirlerine değer vermekten vazgeçmez.
Öyle anlaşırlar ki beraber oldukları zaman yalnız oldukları zamankinden çok daha iyi bir hayat sürdüklerini anlamışlardır.
Hiçbir aşk bir ağacın büyümesi gibi düpedüz olmaz.
Zaman zaman pürüzlerle karşılaşır fakat aşk sanatı odur ki güzelliklerle karşılaşıncaya kadar pek çok çileler kahırlar çekilsin; sabredilsin.
Gerçek aşk gün geçtikçe değerinden bir şey kaybetmez aksine yıllar ilerledikçe şiddetlenir, artar.
Aşkın bizzat kendisi sevmeyi öğretir zamanla.
Gerçekten sevilen bir şeyin sevgisi ise asla kaybolmaz. Onun tesiri daima kalır.
Acaba burada kastedilen iksirli, büyülü bir türlü tanımlanamayan o şey olan [aşk] mı, yoksa davranış olarak anlamlı hale getirilmiş olan bir sevgi biçimi mi ola?
Kitapta Hz. Bilal gözünden olaylar ve Hz. Muhammed anlatılıyor.Otobiyografik görünümlü roman diyebiliriz sanırım.
Yazarı H.A.L.Craig'in müslüman olup olmadığı bilinmiyor ama meşhur ''Çağrı'' ve ''Çöl Aslanı:Ömer Muhtar'' filmlerinin de senaristliğini yapmış olmasından yola çıkarak İslam'a çok çok yakın olduğunu söyleyebiliriz. Kitabında da İslam'ın güzelliklerini ifade etmekten kaçınmamış.
Aslında İslami bir alanda yazıldığı için Hz. Bilal'in dilinden anlatırcasına yazılması biraz tehlikeli.Erişilen kaynaklar dışında yazarın hayal gücü ile sürükleyiciliği sağlandığı için bu konuda rahatsız olduğumu ifade etmeliyim.
Eleştirel okumaktan uzak olan bir kesim var; bu durumda okuduğu kitapları tamamen doğru bilgilerin derlenmiş hali olarak görebilecekleri için böyle kitaplar biraz riskli diye düşünüyorum. Ama o dönemin ütopik olmadığını bizim gibi insanların o dönemlerden geçtiğini hissettirebildiği için yani İslam'ın hayatın içinden olduğunu hatırlattığı için de faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Üsluba gelirsek; betimlemelerle zenginleştirilmiş, kimi yerde hüzne boğuyor ama okurken akışın garip hale geldiği yerler mevcut.
Çeviride yer yer sıkıntılar olduğunu da söylemek gerek.
Velhasıl, kitabı okurken bazı rahatsızlıklar üzerimde hep bulunsa da genele bakınca okunabilecek bir kitap diyebilirim.
Ben BilalH.A.L. Craig · İnsan Yayınları · 2019431 okunma
Geç cevabım için kusura bakmayın, siteye pek nadir giriyorum. Yüksek lisans zamanlarında arkadaşlarımızla okuduğumuz, tahlilini yaptığımız kitaplardan biriydi. Hem güzel yorumunuz için hem de bana 5 sene önceyi, o güzel zamanları hatırlattığınız için çok teşekkür ederim.
"İstiyorum yeniden bir hilkat istiyorum,
Ne hayal, ne kuruntu hakikat istiyorum.
Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum!.."
Bu sözleri ile kendisini araştırmaya başladığım Serdengeçti, gün yüzüne çıkması gereken bir şahsiyet ve dava adamı imiş. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir, çıkarmış olduğu "Serdengeçti" dergisi ve mücadelesi
Buğu,
Nur’un başından geçenler.
Bir kitap,
Ne kadar bana yakın ne kadar benden uzak.
İstanbul’daki mimariye âşık bir beyefendi; Yasef; sanata âşık, Nur’a âşık. Hayatta başarabildiği tek şey bir kadını sevmek.
Nur; sanattan anlamayan zarif bir kız; dâvâ’ya âşık, Filistin’e âşık. Belli ki ölüme bakıyor çünkü belki de ölüme bakınca yaşanabiliyor,
Yedi güzel adamlardan biri olan Rasim Özdenören,
1940 yılında Maraş’ta doğmuş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirmiş. Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak çalışmış bir yazar. Türk öykücülüğünün ve deneme yazarlığının en usta kalemlerinden biri olarak iz bırakmış. Karaman Türk Dili ödülünde ‘’ Türkçeyi
Uzun bir aradan sonra siteye girip de bu incelemenle karşılaşmış olmak beni çok çok mutlu etti Beyza :))
Ben de yakın zamanda okudum kitabı. Rasim hocanın her yazdığına katılıyorum demiyorum; aksini düşündüğüm noktaları da çok oluyor ama yine de her kitabı bende ayrı yer tutuyor :) bir bağ var; çok kuvvetli :) çünkü hocamız kıymetli :)
Hoş geldin güzel insanım. Senin de bu yorumunu görmek beni epey mesud etti. Evet her yazdığına katılma konusunda aynı düşünüyoruz. Hatta incelememde de belirteyim ^_^ Diğer kitaplarını da okumak istiyorum yazarı daha iyi tanımak adına. Yazarın kaleminin kuvveti de hissedilir bir şekilde. Ne güzel aranızda bir bağ olması da ^_^ kucak dolusu sevgiler.
Bir sene evvel okuduğum bu kitabın, tekrar şahit olmak istemediğim kasvetli sahnelerinden dolayı, elim çok zor vardı kitabı ikinci defa okumaya.
Ama bir yola çıktım, inceleme yapmam gerekiyordu. Ve ilk kez bir romanı ikinci defa okudum. Vesile olan arkadaşa selâm olsun.
Kasvetten kastım kitabın akışı, yazarın üslubu, roman yazmadaki becerisi vb.
Kısa bir süre evvel Rasim hoca ile röportaj yapmak nasip oldu, -gerçi yarım kaldı, inşallah tamamlayacağız- sonrasında özel olarak, bir roman daha yazmayı düşünür mü diye sordum :)
Biraz duraksadı ve güleç bir yüzle "Biz öykücüyüz, başka roman yazmayı düşünmüyorum." dedi :)
Vesilenizle buradan duyurmuş olalım
Phospholytte hanım :))
Hem belki, böylesi daha güzeldir :)
İnsanı kanatlandıran "ruh"
ve insanı kapaklandıran "balçık".
En çok kendi balçığına basarak düşermiş insan
"Balçık"ını yıkadıkça da adem/adam/insan olduğu ortaya çıkarmış..
"O Allah ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan (balçıktan) başladı.
Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı.
Sonra ona biçim verdi,
ona kendi ruhundan üfledi
ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı.
Ne kadar az şükrediyorsunuz?"
(Secde Suresi 7-8-9)