Bu kitabı okuduktan sonra 4 yıl geçse de etkisi dün gibi geliyorsa buraya inceleme yazmak da boynumun borcu olmuş demektir.
Ne zaman bizden daha iyi hayat yaşayan bir insanı görürsek kıskanmaya imrenmeye ve hayal etmeye başlarız. Bu bir şekilde iyidir, hoş da gelir vesselam. Lakin ne zaman hayatının bir kısmında, hayatından daha iyi bir hayatı yaşarsan ve bir de bu iyi hayat kısa sürmüşse, elinden alınmış da apar topar kapıya atılmış gibi hissediyorsan işte o zaman bittin demektir. Kahramanımız Raif Efendinin başına gelen acı olay da tam olarak bu. O "daha iyi hayat" ı bir kez tatmış ve o hayatı gerisinde bırakırken (bırakamazken) kederle istemediği bir şehirde istemediği bir eş, evlat, akrabayla yaşlanmış.
*Bundan sonrasını okumaya kitabı bitirmeyen arkadaşlar devam etmesin.*
Raif Efendinin en hüzünlü anı ise o çok sevdiği kadından, o yaşadığı daha iyi hayattan geriye kalan tek parça olan hiç tanımadığı, hiç başını okşayıp sevemediği bir tanecik yavrusunu ilk ve son kez görüşüydü. İnsanın kalbi dayanmaz ama Sabahattin reis sağ olsun bölüm sonu canavarı gibi şak diye koymuş kitaba o bölümü. Buna duygulanmayan varsa helal olsun derim.