Arkadaşlar ;
yorumlarım paylaşımı yapan kişilere değil,
alıntılara, incelemelere ,şiirledir yani ''edebiyata''
lütfen kimse üstüne alınmasın
zaman zaman kendime bile tahammül edemiyorum ben.
"İsterim ki senin gözlerinden göreyim hayatı
Yeşili, maviyi, gök kubbeyi ve en çok da kendimi
Sahi beni görüyor musun sevgili?
Artık yokuşları çıkamıyorum
Bu dermansızlığın yaşımla yok bir ilgisi biliyorum
Ne olur beni anla, damla damla tükeniyorum
Seni başkalarının mısralarında okurum diye çok korkuyorum."
Aşiyan’a doğru Mezarımı göreceksin;
Sakın Şaşırma”
Belki yüreğin burkulacak,
ölümüme üzüleceksin.
Rakıyı anlamsız kılacak belki ölümüm.
Neden mektuplarıma cevap
gelmedi diyeceksin.
Rüzgar Bizi Götürecek
Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an
Hocam affedersiniz.
Elinizdeki kitabın kapağını çevirip tekrar bakarmisiniz omer hayyam rubailer olmasın..
Çünkü onun bir dörtlüğü
Bkz . İş bankası kültür sayfa 166.
Diyorlar:
Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı..
Seninle yüz yüze dalacagım uykunun, ayağım çıplak gezeceğim bir salonun, neremin göründüğünü umursamadan uyanacağım bir balkonun siyah beyaz eşiğindeyim şimdi, rengimi belli etmiyorum.
Kimin bana ihtiyacı var diye düşündüm, zor soru , sorması zor, yanıtı basit, cevabı kalin harflerle yazdım,
HİÇ.
Islanınca esmer defterleri yüzümüzün
Bu çamurla kanla alın teriyle gizli bir yazgı
Çakıyor bir an karanlık feneri ülkemizin.
Nasıl bir yalnızlık unutulmuş bir ışık diliyle
Çırpınırken biz üstümüze geliyor
Büyük gemisi geleceğin
Bir tenis topu koşan bir çocuk
Bir gözyaşı bile değiliz.
Yalnızca bir ağaç ailesi ve bir köşede
Yillardir bizi gizleyen hep aynı balta
Dalgınlık
Düşünüyorum da nasıl budandık
Bahara ulaşmak için.
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
Unutmamak için çünkü unutuşun ulkesindeyiz.
Ölü baliklar geçiyor karışık bir deniz sofrasından
Ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım.
Durmadan düşünüyorum
Ne kadar çok öldük
Yaşamak için
Malülen emekli bütün ihtimamlardan
sorulacak birkaç soru kaldıysa eğer
Hepsini soracak yürek var
Bir baltaya sap olmuş balta da
Kan ağlatmadan dokunacak sözlerle beraber
Kin gütmeyen haki bakışlar altında
Birlikte gidelim
Gidilecek ülkelerin ilkiydi akşam üstleri
Gidilecek yerler de var
Konuşalacak şeyler kaldıysa eğer
Uzadıysa merhabalara hasret
Kalınmasın
Kadife sesiyle seslensin söylemeden
Bakmadan seslensin
Beraber iitelim
Tarihin tozlu sayfaları eskiden de klişeydi üstelik
Bir şey kaldıysa yaşamaya değecek eğer
Birazdan söyle
Şiir olsun.
Süreyya altunkara
Kafkaokur 78