Ama cesaret en öldürücü silahtır, yani saldırıya geçen cesaret: o, ölümü de öldürür, çünkü şöyle der: “Bu muydu yaşam denilen? O halde haydi! Bir kez daha!”
- " (…) Dünkü ve bugün ki nesillerin kadına ne gözle baktığını ve onda ne gördüğünü, dünkü ve bugün ki ressamın çizgilerinde açıkça okuyabilirsiniz.
Dünkü kadın, mahfaza içinde mahfaza, perde ardında perde, binbir mefkureleştirme vasıtasının sakladığı sonsuz bir kıymet gibi erkek ruhuna nakşedilmiş, çözülmesi gereken bir şifre, bir bilmece, bir sırdı. Bugün ki ise 50-60 kilo, derisi yüzülmüş cılk et ve bütün tılsım nahiyeleri galiz birer maddecilik halinde, sadece gaseyan ettirmeye memur bir cifedir(leş). Böyle olduğu içindir ki, ressamın gözünde, eski muhteşem muamma olmak haysiyetini kaybetmiş ve bıçakla yarıla yarıla boş yere cevheri aranan bir tutum gibi "dekompoze-terkibi altüst" bir mahiyet almıştır.
Bir Leonardo Da vinçi, Mikelanj gibilerinin resimlerinde, bir de Picasso, Goya ve takipçilerinin tablolarındaki mücerret kadın yüzü çizgilerine bakınız! Eskilerin kadın portrelerine nakşetmeye çalıştıkları ahenk ve ulvilik çizgilerine karşılık, yeniler bu kıymetleri delik deşik eden birer "morg" araştırıcısı...
Yenilerde çehre bütünü darmadağın edilmiş, parçalanmış ve ondan sonra her uzvu hakikattekinden başka türlü bir terkibe sokulmak istenmiştir. Göz, o muazzam mânâ yatağı, yerinden oynatılıp bir leke gibi şakağa sürülmüş, ağız çarpıtılmış, burun istikâmetsiz bir hedefe döndürülmüş, kafa önü, arkası ve yanları olmayan bir küreye çevrilmiş...
Bu kaybedilen kadını kadında aramanın ve teselliyi ebedi bir kaybedişte bulmanın sanatıdır; ve Viyana'lı Yahudi doktor Freudvari bir kıyasla erkekte seks cinneti gözüne en çarpıcı misaldir..."