Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bununla beraber namuslu bir adamın bahsetmekten en zevk aldığı konu nedir bilir misiniz? Cevap: Bizzat kendisi. Şu halde ben de kendimden söz açacağım.
"Daha fazlasına ihtiyacım var..." "Daha fazlası mı?" Gibsie tek kaşını kaldırdı. "Neyin daha fazlası, Johnny?" "Daha fazla ona," diye cevap verdim somurtarak. "Konu o olduğunda her şeyin daha fazlasını istiyorum." Başımı iki yana sallayarak ağır ağır iç geçirdim. "Tanrım, onu o kadar çok istiyorum ki düzgün düşünemiyorum, Gibs."
Sayfa 426 - Martı Yayınları, Johnny ve GibsieKitabı okuyor
Reklam
Hollanda meclisinin başındaki De Witt , Cumhuriyet'in tüm işlerini yönetiyor ve yine de dostlarıyla yemek yiyecek boş zamanı buluyordu. Ona hem bu kadar çok çeşitli meseleleri halle­dip hem de eğlenmeye nasıl vakit bulduğunu sormuşlardı: "Bundan kolay bir şey yok" diye cevap vermişti; "her se­ferinde bir tek şey yapacaksın ve bugünün işini asla yarına bırakmayacaksın."
Felsefi sorular sormak onlara cevap bulmaktan daha kolaydır.
Cumhuriyetçi erdemlere özgü enerji düzeyini ruhumuza vererek, bu erdemleri sevmeye ya da uygulamaya bizi yöneltecek olan şey, boş bir hayalin benimsenmesi mi olacaktır? Bunu hayal etmeyelim! Bu hayaletten vazgeçtik; günümüzde akıl yürütmeyi bilen tüm insanların tek sistemi ateizmdir. İnsan aydınlandığı ölçüde, hareketin maddeye içkin olduğunu kavradığı ölçü- de, bu hareketi yaratacak bir failin gerekliliğinin yanıltıcı bir varlık olduğunu anladı ve var olan her şey özü gereği hareket halinde olduğundan, devindirici gücün gereksizliğim hissetti; ilk yasa koyucuların özenle icat ettikleri kuruntuların ürünü bu Tanrı'nın, onların ellerinde, bizi zincirleyecek yem bir araçtan başka bir şey olmadığı anlaşıldı ve bu hayaleti konuşturma hakkını yalnız kendilerine saklayarak, bizi köleleştirmek için başvuracakları gülünç yasalara destek olacak şeyi bu Tanrı’ya söyletmeyi iyi bildikleri de ortaya çıktı. Lycurgue, Numa, Musa, işsa, Muhammet, tüm bu büyük hinoğluhinler, bizim fikirlerimizin tüm bu büyük despotları, kendi ölçüsüz tutkuları için yarattıkları ilahları bir araya getirmeyi bildiler ve bazıları bu tanrıların yaptırımları aracılığıyla halkları esir edeceklerine emindiler; bilindiği gibi, onlar ya kendilerine uygun sorular sorulmasına ya da kendilerine hizmet edebileceğine inandıkları şeye cevap vermeye özen gösterdiler.
Kenan Rifai'den naklen:Birisi efendiye gitmiş ve ona Efendim sizin Beytullaha ve hazreti Ali ye olan muhabbetinizi biliyoruz .Sık sık bu muhabbeti izhar ediyorsunuz fakat hiç yezidle ilgili kötü bir söz konuşmuyorsunuz Yezidi zemmetmiyorsunuz demiş Efendi de şöyle cevap vermiş müridine evladım ben kendi içimde ki Yezidle uğraşıyorum .Dış dünyayla çok uğraşanlar,şahıslara takılıp kalanlar onları kötüleyenler aslında kendi içlerindeki huzursuzlukla uğraşıyorlar.
Reklam
Anne hakkı
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam gelerek: “Ey Allah'ın Rasûlü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?" diye sordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Annen!” diye cevap verdi. Adam: “Sonra kim?” dedi, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Annen!” diye cevap verdi. Adam tekrar: “Sonra kim?” dedi Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yine: “Annen!” diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: “Sonra kim?” Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dördüncüyü: “Baban!” diye cevapladı.”
Bir iş için ortak (müt­tefik) iki kişi ormanın derinliklerinde ilerlerken, biri asla­nı uzaktan görür, diğerine göstermesiyle birlikte, sırt çantasını indirip spor ayakkabılarını giymeye başlar. Di­ğeri, "Neden o ayakkabıları giyiyorsun, aslandan hızlı koşamazsın ki" der. Diğeri cevap verir: "Ben aslanla yarış­mayacağım, senden hızlı koşayım yeter!"
Kız babasına, “Neden ağlıyorsun? Bak, kızın telli duvaklı gidiyor” diye sorsanız, size cevap vermez. “İşte…” der, susar. Kim bilir yüreğinden neler geçiyordur. Babamın bir sözü vardır, “Kız babası olmayan, baba olduğunu anlayamaz” diye. Kız babalarını görünce bu sözün ne kadar güzel ve yerinde olduğunu anlıyorum.
Bir hoca kendisine “Gelinlik giymek caiz midir?” diye sorunca, vermiş olduğu cevap şöyledir: “Düğün günü giymiş olduğun gelinlik, namazına engel değilse giy!” O gün giyilen gelinliğin namaza mâni olduğu aşikârdır. Çünkü namaz kılacak bir durumda değildir. Gelinliği giyen gelin hanım, gün boyunca üzerinde ki gelinlik ile bir telaş ve heyecan içindedir. Bu gününde namazlarının bir hesabını yapsın, gelinlik hakkında cevabı kendisi almış olur.
Reklam
Filan şey ilmen böyledir dediği halde kendisine ilim nedir denilse herhalde vereceği cevap ilim dışı bir şey olur....
Bağırıyordum ya da surat asıyordum ki, annem surat asmamdan, bir şeyden ne kadar nefret edilirse o kadar nefret ederdi. "Yine asmış yüzünü yabani" derdi. O zaman da ben susmaz cevap verir, iyice gözlerine batardım. Katlanılmaz bir hâl alırdı evin içi.
Sayfa 30 - Armoni YayıncılıkKitabı okuyor
“Elleriniz ne kadar soğuktu” dedim. Tereddütsüz cevap verdi. “ Isıtın” Ve her ikisini birden uzattı.
Bir hocanın gelemeyeceği bir düğünde sen nasıl damat oldun?
Elif-ba öğrettiğimiz bir kardeşimiz evlenmiş, bizim düğününden birkaç ay sonra haberimiz oldu. Kendisini aradım ve durumu sordum: “Düğünün olmuş, bizi neden davet etmedin?” Bana öyle bir cevap verdi ki, şu an bu satırları yazmakta bile zorlanıyorum: “Hocam! Sizin gelebileceğiniz bir düğün değildi!” Allah muhafaza bu nasıl bir cevap, bu nasıl bir düğün ki, bir Müslüman davet edilemiyor. Şöyle cevap verdim: “Bir hocanın gelemeyeceği bir düğünde sen nasıl damat oldun!”
Efendi (söz) ediminde bulunan ve bir şekilde 'kendisi söz olan' ve sözü ağzından çıktığı anda bir edimsel etkiye dönüşen öznedir. Üniversite söyleminin faili ise bunun aksine herhangi bir edimde bulunmaz: kendisini, tarafsız bilgiye erişebilen 'objektif yasaların' gözlemcisí (ve uygulayıcısı) olarak öne sürer (tıp dilinde sapkın konumuna en yakın olan yerdedir). Histerik özne kendi varoluşuna ciddi bir şüpheyle bakarak sorgulayan ve tüm varlığının Başka için ne anlam ifade ettiğine dair belirsizlikle yaşayan öznedir; özne yalnızca Başka'nın arzusunun bilinmezliğine bir cevap olarak varolduğu sürece, histerik özne kusursuzdur. Yine bunun tam aksine, analist nesneleştirilmiş ve Lacan'ın deyimiyle 'öznel mahrumiyet' içerisinde olan özne paradoksunu, yani arzunun varlıklar arasındaki diyalektiğinin kısırdöngüsünden kurtulan ve saf dürtüyle hareket eden başsız bir varlığı temsil eder.
Sayfa 715 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.